Duvarlar Ne Yazar
Künyesini kaybetmiş beyaz kar tanelerini tepeliyor sinsi bir
yalnızlık. Ölçüsüz bulutlar gökyüzünü yorgan döşek seriyor okyanus yamaçlarına.
Ağır ağır gözbebeklerim küçülüyor.Serin sabahlar sarı sıcak günlere
hazırlanıyor.
Gümüş bir ıssızlık mevsimi avare bırakıyor yüreğimi ve
yüreğim talan oluyor.Ellerim nasırlarda oyunlar açıyor.Yelkensiz gemilerin dümeni
buz kütlelerine çevrilmiş,dalga denize küsmüş. Gri öksüzlük çarpıyor köprü
altlarına.
Kahin kehanetlerin üşümesinde sığınma evi benim her halim.
İlelebet bir ihanetinin satır araları geceyi karaya boğarak, darmadağın ediyor
zülfünü. Zehirli meczuplar çevreliyor her yanımı. Dumanı başından çıkan
beddualar aşkta ateş arıyor, endamın onurumu alaşağı ederek deviriyor
benliğimi.
Kızıl kadınlar sokak aralarını pazarlıyor alçak
kaldırımların aşağılık taşlarına. Gizli güçlerini üzerimde deniyor göz
diplerin. Keskin gülüşlerin fena acımasız yine.
Yaralarıma tuz ekiyor saç örgülerin..
Hangi semte gitsem adımların adımlarıma karışıyor. Ayak
izlerin derin bir sessizliği hazmetmek için an be an bekliyor buluşma
yerlerimizde. Sersem bir halsizlik çöküyor olur olmaz susuşlarda. Başım
dönüyor, insanlar görüyorum çeşit çeşit içlerinden biri sen biri ben…
Canlı rüyalar gündüzlerimi yoruyor, Irmak kenarlarına
yosunlar süs bırakıyor, Yeşil bırakıyor sözlerin ekinlere. Yağmur
çiseliyor,kapı pencereler çarpıyor.Kırmızı fularım boynumu ısıtırken içim
sızlıyor. Eksik bir yanım var benim senden ondan hepimizden uzak…
Sınırsız mutluluk olur mu acaba ya da olursa sensiz olur mu!
Bilmediğim yollarda yeni adresler keşfetmek gerekir. Adrese teslim mutluluk
istiyorum.Sahiplenen, yarınlara yön veren,
ismimi yere çalıp zulama şarkılar koyan.
Sana yazılan tüm mektupların hitap cümlesiyim ben. Ünlü
harflerini unuttuğum kelimelerin kalan nizamında arıyorum kendimi. Noktanın
fütursuzca konduğu yerler benim mekanım. Ararsan bulursun beni, bulursun
mavide,ateşin közünde, suyun intiharında bulursun elbet..
Sararan bir kelebeğin beneklerinde zikzaklar çiziyorum,
bütün çizgiler bedenimde gölgeler arar, adap erkan sorulmaz bana. Bir meteor
düşer sonra,savrulur bir fiskeyle bütün döngüler. Yanım yöremde aşiret koruması
olur gidişin. Ölüm engel değildi sen varken, renkler şafakta bozdu kafayı
şimdi.
Balkona konan bir güvercinin dökülen tüylerini yastık başı
yapıyorum yokluğuna. Saçlarının inceliği eklenince nezaketine ben de incelirim
görünmez bir sır gibi ve sır gibi sevinirim hislerini hislerime gömünce…
//Haydar Şahinbay-Yitik Angut Masalları//