yanıp sönüyor 
bu kent
yanıp sönüyor
loş ışıklar
göz kırparcasına 
vefasız yüreklere

renksiz arnavut
kaldırımları
yanıp sönüyor
art arda dizilmiş
ter ve duman kokulu
pavyonlar

kuytu sokaklarda
süzülüyor bir yosma
ıssız sokaklar
kalkıyor ayağa
sakallı hacı 
nara atıyor
edep ya hu edep
duvara toslarken

hareketsiz izliyor
üç beş armut sever
düşse de
yesek umuduyla
karanlığa kıvrılan
köşe başlarında

yıldızlar düşerken
süzülüyor 
uzun bacaklı yosma
ateş kırmızısı dudaklar
kıvrılan sokaklar 
ve alaca mehtap 

saçları beyaz
bir Afrodit
uzun bacaklar
iki göz
siyah çoraplar
dolgun kalçalar
alev kırmızısı dudaklar

az ötede
eski günlerden kalma
bir bakkal
renk katıyor geceye

yan tarafta
muhteşem bir köşk
amonyak gibi kokuyor
antika duvarları

kıvrılan
sokağın sonunda
bir çağdaş cafe
ve 
bay gece kuşu
izliyor uzun bacakları

yosma süzülüyor
ve
hareketsiz izliyor
bay çağdaş
ıslık çalarak

uzun bacaklı
yosmaya
şiirler okuyor
karanlık köşelerde
gizli
bir baron
elinde şemsiye

kara sis 
yalıyor tümüyle
semtlerin üstünde
bir bebek çöpe atılırken
bay yurtsever
bay melankolik adam
yosmaya iltifatlar sunarken

siyah
ışık geçirgen çoraplar 
içinde
iki uzun bacak
iki göğüs
iki göz
süzülüyor
gamsızca

yanıp sönüyor
boya fıçısına
düşmüş bir yüz
saç tellerini gizlemiş
Afrodit

yanıp sönüyor hayatlar
kuytu köşelerde
kurşun sesleri gürlerken
uzun bacaklı yosma
durduğu yerde
taktik değiştiriyor
ışık yakıyor
bay keçi sakallı 
elinde kadeh

sessizce bir vapur
yanaşıyor limana
güvertede
bir gölge
oturuyor oracıkta
beyaz tenli
siyah saçlı adam
ellerinde eldiven
üzerinde 
pürüzsüz bir ceket
ufukta 
gözüküyor 
vahşi orman
sanki o gölge
olduğundan
yaşlı gösteriyor

bakışları keskin
izliyor bir dilenci
havadan gürültüyle
uçan martıları
ve
virane umutları

bir ihtiyar kekeliyor 
anlamsız cümleler
yosmanın ani gelişi 
bir gülümseme

bunak ihtiyar
sanki
kafası karışmış
yanıp sönen
ışıklardan ve seslerden

bin bir 
şiveler ve İstanbul
Türkçesi
karışıyor yabancı 
melodilere
piyano sesi
eşliğinde
bir roman güzeli
kıvırıyor 
ve eteğini çekiyor
karnına doğru

karanfil gibi kokuyor
mavi kıyılar
ve
kıyıda
keskin kokulu adam
nasıl da kahkaha atıyor
heykel gibi dikilmiş 
nasıl da gülüyor 
orada durmuş
alkış tutuyor
ve izliyor kayıp ruhları
haymatlos denen şey
bu olsa gerek

alaca çökerken
kapalı gözlerle
yosma
bacaklarını okşuyor
ve
ulu orta sevişmeler
tiyatro sahnesinde
trajedi komedi

gürültüyle geçiyor
uçaklar havadan
keman sesi 
dertli ağlarken
ve
dönüyor
bay çocuksu ruhlu 
fırıl fırıl
caddelerde

yosma hala
ağır ağır ilerliyorken
geceye doğru
bir profesör 
ağıt yakarken
ruhu kara güzel
kısık sesle fısıldıyor
bir şey
anlamsız cümleler

ve hala
yanıp sönüyor
bu kent
sanki bana
göz kırparcasına
ve yanıp sönüyor
elimde 
okunaksız ve
romantik bir kitap... 



Suskun//
( Romantik Kent başlıklı yazı Mikail Dede tarafından 2.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu