Demokrasi devletli olmanın karşısına konan az çok mukabil güç ve sekans hareketiydi. Yani mülk sahipliği yönetir; mülk sahipliği güçtür ve sahiplik mülkün gücünü kullanmaktır. Yine mülk sahipliği iradedir demenin, kendi yavaşlamalı yalın ve mutlak kullanımına karşın; sınırlama getirmekti.
Bir gücün kendi doyma noktasına kadar olacak kullanımlarına karşı; karşı sınıf hareketli istem ve iradelerle o gücü frenleyip; o güce direnç koyma şekilleri demokrasiydi.
Yani demokrasi toplum içinde sınıflar arası bir denge hareketiydi. Sınıflı toplumda demokrasi vaz geçilmez bir hak olmakla birlikte; ne yazık ki çok kez ve her kes de cahilliğin cahiller demokrasisi olabilmektedir.
Demokrasi mülk sahipliğinin ya da devletli oluşun; mutlak yöneten gücün; geniş yığınlar aleyhine olan mülkün sahiplik gücündeki baskı ve basıncının sınırlanıp, düzensiz oluşunu; geniş yığınlar lehine düzenli ve sınırlı hale getirilmesi ile ortaya çıkmıştı.
Değilse demokrasi gökte zembille inen lütuf bir düşünme değildi. Kölece düzenle ortaya çıkan tarihsel süreçli sosyo toplumsa olguların birbirine karşı olan sekanstı direnç hareketleriyle mana ve mantık edilmiş bir bilinç ve bilinçlenme biçimiydi.
Tarihi süreç, egemen sınıf eliyle kişileri; yöneten mülk sahipliğine; mutlak itaate, mutlak biate zorlamıştı. Bu nedenle tarihi olgular mülk sahipliği eline güç kullanımını vermişti. Bu aşamadan sonra tarih, bu egemen gücü sınırlayan mücadeleler tarihi olmakla bu güne gelmişti.
Sınıfsal bilgi ve bilinçle donanımlı olmanın seçme tercih hakkı, ehliyetli olmayan cehalete ve lümpen oluşun eline verilmişti. Demokrasi içindeki temel mücadeleci güzellik te, ana oyun da buradaydı.
Kısaca ön ittifaklarda ittifakı birliğin ve yaşamı düzenlemenin sosyo toplumsa sözleşmesi olan iman akdi; köleci sistemle birlikte yavaş yavaş sınıf bilinci olmakla ortaya çıkmıştı.
Yani köleci dönemle birlikte sosyo toplumsa sözleşmeli imanın anlamı da yön değiştirmişti. İman akdi köleci sistemde ezen, ezilen ya da güçlü güçsüz ikileminden oluşan sınıf bilinci olmak yerine; ezilen ya da güçsüz olan sınıfın elinde iman akdi lümpen sınıflarında körüklemesiyle bir düşünememe, bir uyuşma öğütlerine dönüşmüştü.
Tarih boyunca mülk sahipliği bilgiyi ve bilgeliği de elinde tutmuştur. Günümüzde dahi bu böyledir. Bu nedenle geniş yığınlar bilgiden yoksun kılınır. Ama geniş yığınlar fevkalade imanlıdırlar.
Kapitalizme imanlıdırlar. Savaşa imanlıdırlar, barışa imanlıdırlar, başa gelir iyiliğe kötülüğe imanlıdırlar. İşsiz kalmaya, iş bulmaya; yardım etmeye; yardım almaya; zengin fakir olmaya; paralı sağlığa, paralı eğitime; ocakta taksirli ölümlerle olan fıtrata vs. hep imanlıdırlar.
Özel mülk sahipliği başka türlü yollarla da süreç olabilecekken, tüm kötülüklerin kaynağı ve tüm kötülüklerin anası olmakla ortaya konmuştu. Bu öğreti ile (ideoloji ile) “adalet” özel mülk sahipliği olan “mülkün temeli” yapıldı. İman da, bunlaraydı.
Bunu temel örneği günümüzdeki mülk sahipliğinin kâr hırsı oyunları olmaktadır. “Bırakınız yapsınlar; bırakınız geçsinler mantıklı iman içinde, emeği iç etmekle sömürüyü ayyuka çıkarmışlardır.