Sufiyem
Urbanın altında
gizlediğin geceye
Işığı yak
Rüzigar
üflesin nefesini ney’e
Şehrimi
talan etmiş kuşlarla kavgadayım
Caddeler
adım başı bedbinlik
Âdem duaya
çıktığında huzura
“Allah’ım bağrımda
yanan kalbim
Tarifsiz
yalnızlık içinde.
Ya al âleme
sunduğun bedenimi
Ya bana
aşkı ver.” diye…
//Ve aşk
cennete, Havva suretinde düşüyor.//
Sufiyem
Eskittiğimiz
zamanın yükü tüketti karaları
Bulutlar
güneşi kundakladı
Omuzları sarsıldı
dünyanın
Bir kırmızı
elma suretinde
Başı döndü
sevdanın
Ayakları Seylan’a
basarken
Cennetin
hasretinde yıllar tükendi
Tövbenin
kapılarında redif dokudu dil
Köz değildi
kalbi yakan
Pişmanlığın
en saf hali…
//Dişleriyle
parçalandı gülüşler...//
Sufiyem
Çağları
cümleler değil, kılıçlar kapatıp açtı
Rızaya
ilhak olunca Nuh,
Fırtınalara
kafa tuttu gemisi
Bulutlar
nefretini kusarak akar dünyaya
Yine ve
yine âlemin gözlerinin önünde
İhanet
kustu kâfirler
Ararat’ın
eteğinde yeşerirken hayalle r
Bir tutam
mey içti şiir
Bir tutam
nefese kurban giderken…
//Ve maksadına
yenik düşüyordu insanlık...//
Sufiyem
Kalpleri sadece
Allah bilir
Sözümüzü
tartar söyleriz kul olana
Ya İlahi
hükmüne kim Mazhar
Derim ki
Yürekleri
derdest eder tevazuyla gülüşün
Korku yok
bir nebze dudağımda
Korku yok asla
bakışlarımda
Ölüm ne gam
tek derdi aşk olana…
//Nabzıma meşk
diye naklediyorlar seni...//
Sufiyem
Bilirsin turuncudur
güneşin batışı
Mevsimlerden
kovulmaktır kaderimiz
Bak
zemherinin tam ortasında sıkı giyin üzerini
Aslına asardır
kelimeler mevsimler gibi
Dokun
canımın yangısına
Hüneri sükût
tutan dervişim ben
Unutmuşum çoktandır
İçimde var
olan beni…
Âdem
Efiloğlu