Online Üye
Online Ziyaretçi
Bu şehrin geceleriydi beni şair yapan,
sokaklarında bir meczup gibi dolaşırdım .
Ay doğmayan kış gecelerinde,
puslu lambalar dinlerdi efkarlı şiirlerimi.
Asi gibi derinden ve sessiz akıp giderdim,
Antakya’nın dar sokaklarında.
Her ışıkta yüzün gülüyordu yüzüme,
her karartıda hüzün doluyordu içime.
Bazen şehir de bana dar gelirdi.
Uzun Çarşı’dan, gün boyu dükkânlardan
kaldırımlara sinmiş,
defne ve kekik kokuları arasında,
tırmanırdım Habibi Neccar Tepesi’ne.
Kendimle baş başa kaldım sanırdım.
Oysa nereye gitsem,
hangi yana atsam kendimi;
şehrin en yüksek burçlarından,
ismin devrilirdi üstüme.
Yine beni sende unuturdum…
Muhittin Alaca