Ömrü aşk üzre olan insanları seviyorum. Hayata bakışlarında aşk var ve bu aşkla bir gün ışığı gibi insanın içini ısıtıp aydınlatıyorlar. Çiçeği severler, kuşlara şarkı söylerler ve olur olmaz şiir yazarlar. Ömrü şiirle geçen bir insanın başka bir canlıya zarar vereceğine inanmıyorum. Ömrüne aşk bulaşmamış insanlara ise üzülüyorum. "Kaya mısınız?" diye sormak istiyorum onlara ya da "Taş mısınız?" diye.
Ömrü aşk olana selam olsun, aşklarında ayrılık da olsa, hüzün de olsa helal olsun onlara.
Kalbe girdi mi aşk lafzı bir daha iflah olmaz elbette geri kalan ömrü boyunca o kalp. Aşk diye diye çarpar ve ahirde de aşkla yumar gözünü bu fani dünyaya.
Hüzün onların damarıdır tuttu mu sizi de ağlatırlar kendileriyle. Kaçak yaşarlar, yalnızlığa sığınırlar ve asla içten gülemezler. Ve daima kaçak çay içerler en koyusundan hem de. Yaralarına saygı gösterirler ve bu yarayı ömürlerinin en kıymetli hazinesiymiş gibi himaye ederler.Yara üstüne yara olmaz, onların bir yâr yarası vardır yüreklerinde diğerleri sadece o yaranın açmış olduğu yarıklardır. O da acıtmaz asıl yara kadar onların canını. Merhem bile sürmezler yaralarına, iyileşmek istemezler, içleri hep yağmur ormanları gibi ıslaktır. Hüzünler boy verir yaprak yaprak, çiçekler açar dal dal ve hüznün kokusunu içinize çekersiniz onları görünce içinize. Bir ferahlık yayarlar etraflarına, bir gülücük yaratırlar etrafındakilerde ve bir güven oluştururlar sarsılmaz.
Ömrü aşk üzre inşa edilmiş olanları seviyorum. Temelinde aşk olan insanın her şeye ve herkese o aşkla bakacağına kaniyim. Harcında aşk olan sağlam birisidir. Mayası aşk ile tutmuş olan iyi bir insandır. 
Senin de özünde aşk var ey yâr, girizgahım sana hazırlık içindi. Bunca kelimem ve cümlem seni daha iyi anlatabilmek için birer araçtır ve ben bu araçları en incesinden ve manalısından en şaşaalısına kadar sana sarf etmek istiyorum. Yüreğimdeki bütün kelimelerimle sana hitap etmek, seni anlatmak istiyorum. Bir yanardağ nasıl püskürtürse ateşlerini, nasıl akıtırsa içindeki lavları ben de öyle saçmak istiyorum içimdeki her kelimeyi. Bundan daha büyük bir mutluluk bilmiyorum. Zenginliğim kelimelerimdir; param değil, malım mülküm hiç değil, makam mevkiim asla değil! Acıyorum kaygan bir zemine benzeyen koltuk için kavga edene. Acıyorum her şeyi para olana. Acıyorum aşık olamayana; sevemeyene, sevilemeyene...
Kaygan bir zeminde inşa etmedim sana olan aşkımı. Sen hayatımda olmadan kalbime doğansın. Bu yüzden seni ayrılığınla yokluğunla sevdim. Bu yüzden bir gün seni seversem, ki seviyorum, baştan kaybettiğimi bilmeni isterim. Bunu bile bile seni sevmek hakiki bir sevmektir. Kalbe değen en güzel hissin sen, içime işleyen en nadide nakışsın, aklıma düşen en güzel fikirsin ve sebepsiz gülümsememsin. Sen aklımda olduğun müddetçe dünyanın hiçbir kahrı bana acı vermez, hiçbir hüznü beni teslim almaz. Sen durup dururken aklıma düşensin, kalbime doğansın, dilime dolanansın. Eskiler hissi kablel vuku derler buna. Sen ezelden içime doğmuş olan ve sonsuza değin de bende kalacak olansın.
Hissi kablel vuku... Arapça... Altıncı his diyebiliriz, önsezi de, içine doğmak da! İşte ne olduysa bunun yüzünden oldu. Suçlayacak kimse kalmadıysa aşkta, kelimeleri ve cümleleri suçlayabilirsiniz. Tıpkı şairin sevdiğini görünce:
"Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım." demesi gibi bir durum bu. Ayrılık içime doğmuştu.
İstediğin kadar sev, hazan rüzgârı esmeye başlamışsa başında her şey olacağına varır. Kalp yaprağı solar, sonra kurur ve ahirde yere düşer. Kalp çırılçıplak kalır ortada. Ayazda üstü başı perişan ve üşümüş bir şekilde. Yalnızdır çünkü ona setr olan aşk yaprağı yoktur üzerinde, onu her türlü kötülükten koruyan çiçeği solmuştur, ona kol kanat geren dalları kırılmıştır.Ve kar bütün azametiyle ve kahrıyla üzerine yağmaktadır. Ayrılık böyle yamandır işte çeken bilir o derde duçar olan bilir. Onun gidişi bana hissi kablel vuku olmuştu, onu diyorum. Onu tanıdığım ilk günden ayrılık havasını da solumaya başladım daha doğrusu onu kaybetme korkusunu. Yok gibiydi öyle güzel ondan. Dünyanın bütün güzelliklerini üzerinde toplamış olan o yâr nasıl olur da benim gibi sıradan bir adama aşık olabilir diye düşünmeden edemiyordum. O güzelliğin zirvesiydi bende ben ise Yusuf'un düştüğü kuyuydum kendimce. Of diyorum şimdi kendi kendime. Nasıl bir aşkın muhatabı olmuşum? Nasıl bir güzelin pervanesi olmuşum da kendimi yakmışım, kül etmişim onun için. İnanın hiçbir pişmanlığım yok, olamaz da! Hâlâ onun tesirindeyim, asla da geçmez bu tesir. Buna müsaade etmem.
"Beni çok sev." demişti bir gün. Onu sevmeye başlarken bu söz benim dayanağım oldu. Çok sevdim anlatılacak gibi değil ama o bunu hiç göremedi. Ben ise onu sevdiğimi ifade edememenin derdiyle kaldım. Gökteki güneş kadar netti benim ona olan aşkım, ağaçtaki çiçek kadar güzeldi, gözdeki nur kadar hakikiydi.
Onu sevmeye başlarken kaybetmiştim. Kalbe mi doğmuştu, belki de! Eskilerin hissi kablel vuku dedikleri bu olsa gerek! Ona yandığımın resmidir bu yazdıklarım, ispatıdır döktüğüm göz yaşları... Dışım değil de içim perişandır görene, aklım karmakarışıktır anlayana. Onu o kadar büyüttüm ki içimde inanın başka birisine yer kalmadı kalbimde. Ömrüne aşk sirayet edeni seviyorum, kalbine aşk isabet edeni... Aşkı yaşayanı, yaşatanı... Aşk pazarında tezgah kuranı.. Ayrılık da aşkta var, hüzün de... Ayrılığı mekan bilene de, hüzünde bağdaş kurana da, boğazına kadar aşka batana da saygım var.
Ey Yâr! Sende yaşıyorum yani yâr yüzünde ve sende ölmek gamzelerinde defnedilmek istiyorum."Rabbim gecinden versin." diyorsun inşallah öyle olur ama benim dünyam sensin bu yüzden sende yaşayıp sende ölmek en tabii hakkım diye düşünüyorum.
"Bu da mı hissi kablel vuku?" diye soruyorsun ya ölüyorum senin bu masumiyetine ve safiyetine. "Evet bu da öyle! Sen yaşamak için alnıma yazılmış olansın. Hâlâ anlamadın mı?"
( Hissi Kablel Vuku başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 5.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.