Geçmiş zamanların birinde bir arkadaşa akşam oturmasına davet edildik. Eşim, çocuklar ve ben… Ev sahibi bizi ağırlayacak ama pek heyecanlı… Eli ayağına dolaşıyor. Erkekler içerde sohbeti koyulaştırırken biz mutfağa geçtik. Beni mutfaktaki sandalyeye buyur etti. Sonra sordu:
“Önce ne içelim, kahve, çay, meşrubat?”
“Siz bilirsiniz.”
“Söyleyin lütfen…”
“Kahve olsun.”
“Türk kahvesi mi diğeri mi?”
“Türk kahvesi”
“Fincan mı çay bardağı mı?”
“Fincan…”
“Nasıl alırsınız, şekersiz, orta, şekerli?”
“Orta.”
Biz de sohbete başlıyoruz ama arkadaş aynı zamanda çay için hazırlıklara girişiyor. Hazırlık aşamasında iki de bir de soru sorarak hem konuyu dağıtıyor hem beni zor duruma sokuyor.
“Kaçak çay mı içersiniz, normal mi?”
“Toz şeker mi kullanıyorsunuz, küp mü?”
“İnce bardakta mı içersiniz, büyük bardakta mı?”
“Salonda mı içelim, mutfakta mı?”
“Açık mı olsun demli mi?”
Tamam, fikrimi alması güzel de insanın “bu kadar da olmaz ki!” diye bağırası geliyor. Bir şeye de kendin karar ver kardeşim, sınava girmiş gibi terliyorum. Karşı tarafın çabası altında ezilirken sorularıyla bunalıyorum. Yazık ki benim de heyecanlanınca söz kesme gibi bir aceleci tavrım vardır ama böyle bir şey için de ikide bir de sohbet kesilince çıldırmamak elde değil. Artık geçiştirmeli cevaplar verdiğimi fark ediyorum. “Ay, içmez olaydım, gelmez olaydım,” dememek için sabır küpü olmak lazım. “Gelmekle hata mı ettim, etmedim mi?”
-Bunları unutun-
Seçenek sunmak, aslında çocuk yetiştirmede harika bir yöntemdir. O alanda ben çok kullanırım. Özellikle inatçılık yaşına girdikleri iki buçuk yaşından sonra çok işe yarıyor.
Mesela dışarı çıkacaksınız ve çocuk soğuk havada mont giymek istemiyor. Her şeyden önce iyi bir anne-baba olmanın sabırla olacağını unutmayın. İstediğinin niçin olmayacağını anlayacağı dilde ona anlatın. Eğer önce istediğine “Hayır” der sonra ağlamalarına ve inatlaşmalarına dayanamayıp, kıyamayıp, yorulup bıktığınızda “Evet” derseniz yandınız demektir. Her zaman bu yöntemi ve sizi kullanır. Çünkü çocuk bazen neyi niçin istediğini bilemez. Onunla inatlaşmanız iki tarafı da yıpratır, bunu bilerek davranmalısınız. Böyle ve benzer durumlarda kesin kararlı olduğunuzu ses ve mimiklerinize yansıtmış bir durumda sorabilirsiniz.
“Montunu giyip benimle gelmek mi yoksa evde tek başına kalmak mı istersin?”
“Kırmızı hırkanı mı mavi hırkanı mı giymek istersin?”
Markette her gördüğünü istemeye başladığını farz edin:
“Ya bunu alacaksın ya da bunu… İkisi birlikte olmaz.”
Ya da her gece sizinle uyumak istediğini:
“Kendi yatağında mı uyumak istersin, salonda mı?”
“Ödevine baban mı yardım etsin ben mi?”
“Köfte mi yemek istersin çorba mı?”
“Sütünü ballı mı içersin, sade mi?”
Bu cümlelerinizde zaten ona mecbur olduğunu hissettiriyorsunuz, dikkat edeceğiniz en önemli nokta sorunuzu asıl amacınız üzerinden sormanız... Siz kararlı olun, yumuşamayın. Çocuğu nasıl alıştırırsanız öyle devam eder, unutmayın.
Bu arada siz konuşmayı mı seversiniz dinlemeyi mi? Kitap okumak mı televizyon seyretmek mi? Yolculuk için tercihiniz uçak mı otobüs mü?
Unutmayın, her zaman üçüncü, dördüncü bir seçeneğiniz olmayabilir. Hayatta karşınıza çıkan seçenekleri doğru kullanmak en büyük yetenektir.
Acaba siz? Tamam, sormuyorum.