Unut beni
dedi
Çek ellerini
elimden gönlümden sevme dedi
Gözlerini çek
gözlerimde düşlerimde
Bıraksam düşeceğim
Bilmiyordu
Hissetmiyordu
Bıraktım ellerimi
Düştüm uçurumdan
aşağıya
Kırıldı her
yerim
Parçalandı
bedenim
Kalkamaz oldum
Ben düşerken
bakmadı
Sönmüş yüreğimi
alıp yüreği ile ısıtmadı
Tekrar yakmadı
Üşüdüm
Düştüm
Küstüm
Yüreğim benim
gibi ıssız kaldı
Issızlık beni
sardı üşüdüm titredim
Sarılacak taşları
buldum
Sarılamadım
Biraz daha
büyüdüm
Ama gönülden
küçüldüm üzüldüm
Bekledim uçurumların
dibinde
O çekti
gitti eli cebinde
Kalkıp yürüyemedim
Dizlerim
gönlüm gibi benim gibi kırılmıştı
Sürünerek ilerlemeye
çalıştım
Girdim karanlık
bir mağaranın içine
Bir süre sonra
kendi karanlığıma büründüm
Alıştım
Karanlığa karıştım
Alıştım
Ne kendimle
Ne de bir
daha insanlarla barıştım
Yürüyemedim bir
daha oturdum
Geçmedi yüreğimdeki
sızı
Alışamadım buna
hep kanadı
Saramadım kanadı
Kanadıkça sızladı
Karardı gözlerim
Uyuştu ellerim
Her şeyden vazgeçtiğim
gibi
Kendimden de
Hayatımda
Ömrümden de
vazgeçmiştim
Uzandı vardı
ruhum leylaklarla dolu
Rengârenk çiçeklerle
dolu bahçelere
Tanıyamadım bir
anda anlayamadım
Leylakların kokusu
cennetten geliyordu sanki
Ben gezdim
leylaklarla dolu bahçeler çoğaldı
Onlar koktu
ben kokladım
Etrafımda gülümseyen
insanlar
Hoş geldin
derken
Şaşırdım
Ben layık
değildim bunlara
Yanlışlık var
dedim
Sesimi çıkarmadım
Bıraktım kendimi
özgürce
Leylaklarla kokan
bahçelere özgürce
Artık hiçbir
yerim ağrımıyordu
Üzülmüyordum
Gülüyordum
Bana gülümsüyorlardı
Zamansız bir
köşede
Karanlıkta değildim
Aydınlıktı her
yer
Ama bu
aydınlık aydınlık değil
Bembeyaz hatta
bembeyazdan da bembeyaz
Her yeri nur
kaplamıştı
Evet, evet
nur kaplamıştı
Karanlık bir
köşe
Hatta bir
köşe dahi yoktu
Uçsuz bucaksız
leylaklardan
Güllerden lalelerden
çiçekler vardı
Mehmet Aluç
/Kul Mehmet