O güzel İstanbul günleri Trabzon'a tayin talebim ile sona
erdi. Trabzon'a görev seyahatimizden bir yıl sonra, inşaatı
biten Eğitim Merkezinin artık öğrenime açılacağı, isteyen
personelin tayin talebinde bulunarak kuruluş çalışmaları
sırasında Trabzon'da göreve başlayacağı Başmüdürlüğümüz
tarafından bildirilmişti.
İstanbul'dan tek gönüllü bendim, talebimden bir müddet
sonra Kurslar Amiri olarak Trabzon Eğitim Merkezine atamam
yapıldı. Bu durum benim için ve son aylarda Ankara'dan
aramıza katılan Gülay hanım ve tabi ki grubumuzun diğer
arkadaşları, hatta Müdürlüğümüzün tüm personeli için
zor bir veda olacaktı.
Bu arada Müdürlüğümüz bir taraftan bana vedaya hazırlanırken,
diğer taraftan Cemal beyin emekli oluşu ile yeni Müdürü
Erdal beye hoş geldiniz demeye hazırlanıyordu.
Nermin hanım ve Tayfun beyin hazırladığı organizasyonla,
İstanbul Dragos'da yeni Müdür Erdal bey için bir hoş geldin,
benim için ise veda toplantısı düzenlendi.
O gece buruk ama oldukça eğlenceli bir geceydi. İstanbul'dan
çok güzel anılarla ayrılacaktım. Kaybettiklerimizin acısını
bir tarafa bırakacak olursak. Çok güzel bir dostluk, arkadaşlık,
unutulmayacak günler yaşamıştım.
"Memur olarak atandığım halde, acemilikle kendimi kursiyer
sanarak Eğitim Merkezinin kapısından girişim, Fatoş ve Nuray
hanımın beni içten, samimi, sıcacık karşılaması.
Ardından Sosyal işlerde ki dostluklar, harika bir iş arkadaşlığı;
Güney bey, Azize hanım, Aygün hanım, Dudu hanım, Asuman abla,
Dilek ve Oya hanımlar, Meral hanım ve diğer personel.
Sonrası Kurs grubunda göreve başlayışım; Amirimiz Fahrettin
bey, Hüseyin bey, sevgili Tunay, Gönül, Gülseyran, Mehmet
hocam ve en son değerli arkadaşım Gülay hocam.
Oradaki dostluklar, arkadaşlıklar sadece çalıştığım servisle
bitmedi elbette, Planlama grubundan değerli hocam Aysel hanım,
Aygün ablam, İdari İşler Amiri Hanife abla, sevgili Zarif, Ziya,
Ayla arkadaşlarım. İşe hemen hemen benimle başlayan dostlarım,
Veli, Mustafa, Zeki, Çiğdem" Hepsi, yaşadığım hemen her şey o
gece bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden.
O geceden sonra hayatımda yabancı bir şehirde yepyeni bir
dönem başlayacaktı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Fahrettin beyin, bir şeyler
yazmıyor musun Fikret? Sorusuna cevabım şu dizelerle olmuştu:
"Dağlar gibi dalgaları ben aşarım aşarım."
Trabizon toprağında beyler gibi yaşarım.
Yaptık bir iş uşağım, veda hiç kolay değil.
Sizi bırakıp gidenin ben aklına şaşarım.
Gece sona erdiğinde çakır keyif bir vaziyette evin yolunu
tuttuğumda, aklımdan bin bir türlü şey geçiyordu. İyi mi
yapmıştım kötü mü? Ama olan olmuştu bir kere, bir kaç gün
içinde İstanbul'dan ayrılıp yeni görev yerime doğru gitmek
zorundaydım.
Yüz onuncu bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN