Hayat ve varoluşun olay süreçleri geri bağlanım yasası nedeniyle tekrarlarını yapar. Ya da tekrarlarını yapmak zorundadır. Bir yazı da geri bağlanım yasası içinde kendi tekrarlarını farklı söyleyişlerle ya da aynen tekrarlarıyla tekrar etmek zorundadır. Yani kırıklı yapı, korunan süren; kesikli yeni inşalarladır.
Bu bağlamla şu vurguyu belirttikten sonra asıl konuya geçeceğim. İlah diye kullandığımız sözcüğe; El sözcüğü kaynaklık etmiştir. Bu nedenle İlah kavramı, El sözcüğünden anlamla dönüşmedir. El değil demekle söylenir. El, al, il gibi El’in çeşitli söylenişleri vardır. İlah sözü La El ya da İl La diye izah edilir. Böylece İlah, El olmayan anlamınadır. İlahın ortak yararlandırmasına karşı El, özel mülkü olandı. Özel mal mülk içinde kişilere mülk yararlandırması yaptıran El’di.
Daha açığı ilah sözcüğü El sözcüğüne El olmayanın veya El değil deme anlamı veren sözcükle bir arada söylenir. Böylece İlah, El değildi olur. İlah ortaklaşan irade. Ortaklarla kararlar alan ittifakı iradedir. Kişi uhdesinde bir mal mülk sahipliğini bilmez. El de ortaklaşmayan; ortak irade tanımayan mana gücüdür.
El ön ittifakının malına mülküne; mülk benim demiştir. Böylece de kendi mülkünden istediğine bol bol mal mülk verir. İstediğine verdiği malı mülkü kısarak verir. Daha çok kişiye de mülkte zırnık koklatmaz. Yani El keyfi mal mülk dağıtımlı irade içindedir.
El, sözcüğünün başına veya El sözcüğünün sonuna; bu sözcüğün yok denmesi olan; bu sözcüğün hayır demesi olan sözcük eklenir. Böylece El değil. El olmayan. Öteki, diğeri anlamı verilerek sözcükle ilah sözü söylenir. Böylece bu yeni sözcükle ilah ile El’e zaman mekân öncelikli sıralama verilirse de El ilah sözcüğünü kendisine ilinek olarak kullanır. El İnanırlarına “ilahınız bir tek olan” der.
El olanı anlatan sözcüklerin önüne ya da sonuna LA, BA gibi hece sözcükler getirilir. Ba’al; Ba’el; Ba’ala ya da El’la; Al’la; İl’la gibi hece sözcüğü El sözcüğüne getirilir. Bunlarla ilah olan sözcük söylenmiş olur. Mülkü, iradesi üzerinde ortaklık tanımayan El, el-la veya il-la olmakla El aslında mülkü kamusal kılan olur. Ortak iradeli kararlar alan olur. Yani bu haliyle İl-la sonuna gelen “h” sesiyle İlah olur.
Tabii ki bizim bir bütün sözcük olmakla söylediğimiz ilah sözüne bakarak bunun İl-lahtan (El-lahtan) bir anlam olduğunu bilemememiz olağandır. La ile lah ile olumsuzu kılınan El heceli sözü; şimdisi olan El ile ortaklaşmayandır. El-lah olan iki heceli kelimeden oluşan sözcükle de geçmişte ortaklaşması olan eylemini de İlah anlamı içinde zım edip söyler.
El-lah sürekli olurken geçmişte ortak mülkü ve ortak iradesi olmayı söyler. Kesikli özel bağıntılı El olur. El geçmişte yoktur. Ve El, El olmakla geçmişi yok hükmünde kabul eder (keenlem yekûn sayar). Elden önce özel mülk ve kişisel iradeli takdir yoktu. Ama Elden önce ilahların kullandığı bir takdir vardı.
İşte El elden önce olmayanla vardı. Elden önce olanla da (takdirle de) “ilahınız bir tek olan” oluyordu. El ilah oluyordu. Ama El, El lah sözüyle de ilah gibi irade kullanandı. Ne var ki; El “ hem ilah takdiriyle hem de tekil kendi takdiriyle, her iki iki takdiri de” birlikte kullanacaktı. Bundandır ki kendisine ilahınız diyecekti.
Kronoloji olarak, ilah El’den öncedir. Ama sözcük olmakla kullanılan ilah kavramı El sözcüğüyle ortaya konmuştur. İlah El olmayan LA EL ya da El LA veya LA İL ya da İL LA oluşla söylenmiştir. EL La ya da İL LA olan söyleyişleri içinde kendisini, el’e benzemeyen ilah oluşla da söylüyor.
İlah EL’e benzemiyordu. Ya da El çok büyük oranda ilaha benzemiyordu. Ama yine de El kendisine “ilahınız” diyordu. İlah kendisinden sonrayı bilememekle kendisine El demez. Ama ilahtaki El sözcüğü böylesi bir tarihsel kronolojiyi ya da tarihi diyalektiği anlatır. Tarihi hafızayı oluşan depo kalıptır.
El söyleyişi içinde El’e la bitişeni olan hece sözcük El olmayan derken ilah kavramına bir göndermedir. Yani El değilse nedir? Sorusuna muhatap olur. İlah bu soruya karşılık olmakla ortaya konur. Bunu El’in kendisi de bildiği için kendisine “ilahınız” olan der. Yani La hece sözcüğü, ilah kavramına gönderme olmakla El kendisine “ben la (ilah) olmayıp; öteki, diğeri olanınızım” da der. İlahın la’sı yoktu. İlaha La ilah diyemezsiniz.
Elin kullandığı. Ve El’in kendi öncesini de yok saydığı bu La tanımı, kendisinden önceki ön ittifaklarla vardır. Onun için ona “la” diyor. Durup dururken El niye La desin ki? İlahtan önce de La olmayan bir durum olmamakla ilah ta kendisine La diyememişti.
Açıkçası İlahın kendisi La oluşla kurulmuştu. El bu nedenle bu layı söylüyordu. Bu La’ya yok diyordu. Kendisini bu yok dediği ile izah ediyordu! Bu neden ile ilaha, öteki-diğeri olan anlam hiç söylenemez. El olanın “la’sı” vardı. El, la olana karşı nicelikleriyle El olmuştu.
Bu nedenle El kendisine EL-LA diyordu. Ben la değilim diyordu. Demek ki bir La vardı. La ortak yararlı iradeyi takdir edendi. Yani geçmiş haliyle El’in özel mülkiyetine karşı olandı La. El ortaklık tanımayan özel yararı takdir ediyordu. El de LA gibi takdir kullanmasıyla; EL de, La’dır. Ama El özel mülke taraf olması ile de LA olandan ayrılıyordu. LA olmayan oluyordu. Şu halde ELLA iki vurguyu da içerir.
Bu nedenle El; kendisine Ella demekle sanki çelişkili konuşmuş gibi olmasıyla; hem bir La gibi irade kullanır olmakla LA olan El’im de demek ister (ilahınızım diyordu). Hem de kendisine mülk kullanmada ve irade kullanmada ortaklar tanımadığı için ben diyordu, kendisine ortaklar tanıyanlar gibi olanınız değilim diyordu. Yani kendisine ortak tanıyana la diyordu. İlahınızım dediği halde ilah değilim diyordu. Bunu kavramayınca ne süreci, ne lah’muyu ne de laha’mu olanın neden Ellah olduğunu anlamanız olası değildir.
Siz “doydum” dediğinizde şimdi öncenizde aç olduğunuzu; ama şimdi aç olmayan doymuş durumunuz ile de açlık olan halinize karşıt olanı, doydum deme durumunuzla söylüyordunuz. El de Ellah derken aynı şeyi söylüyordu. Kendi şimdisinden önce kendisine ortak tanıyan bir La vardır.
Bu aslında El’in kendi öncesindeki LA durumudur. La kendisine ortaklar tanımasıyla la olur. El Kendisine La olmayan demekle; ortaklıktan çıkıp; ortaklığı bozduğunu ve ortak tanımaz olduğunu söylüyordu. Yani El öncesi duruma doydum diyordu. Burada fiil olarak değil anlatım oluşla hiçbir çelişki yoktur. Ki olsa da yanlış değildir.
Bu halde La şimdiki El’in önceki durumdur. Yani La, El’in ilk inşacı “neden” durumudur. El sonraki olan sonuç durumdu. Vesile durumdu. Sonuç (ortaklaşmamak) kendisini La oluşa göre konumlayıp, la olmamakla söylemekti. Kendisinin, ortaklaştıranlar gibi olmadığını söylüyordu. Kendisini neden değil; kendi durumunu; La nedenli durumun sonucu oluşuyla gösteriyordu.
Diğer yandan da El geri bağlanımla olan yasa gereği, kölenin yarın çalışmak için doyması gerçeğine karşı kölelerin de zengin malında bir pay sahibi olduğunu söylüyordu. Yani irademdir dediği paya ortak olanları söylüyor, ortaklaştırıyordu. Ortaklar kılan gerçekliği sadaka, zekât, ihsan, himmet gibi şeyler üzerinde pay ortaklığı kılıyordu. El, ortaklar tanıyan bu iradesiyle ve irade kullanmakla da zaten La ile birleşiyordu.
El özel mülkiyet üzerinde hem kısmi bir tasadduk etme olan ortaklık iradesi ihya ediyordu. Hem de ortaklaşmayı küfür gören iradesiyle de kendisini zorunlu olarak la da ki irade kullanımı doğrultusunda görüyordu. Böylece de “Ben İlahınız olan El’im” diyordu. Yani merhamet şefkat üzerinde ortaklaşan; merhameti, acıması olan La’nızım diyordu. El kendisine yeni anlamlı yeni sıfatlar üretiyordu
La gibi öyle ya da böyle bir irade kullanmak; her ikisini de irade kullanma üzerinde buluşturuyordu. Bu buluşma El’in LA oluşuydu. Kendisine ortaklar tanıyan irade temsilcisi olan La ya göreyse de; kendine ortaklar tanımayan El’in bu buluşma ile la olmayan El’in, la El olmasıydı!
El kendisine ortaklar tanımaz olan haliyle El la olanım diyordu. Yine El kendisine Ella’nızım diyerekten La da ki ilahın irade kullanımını; tersten ele alıp irade kullanmasıyla; bende ilah gibi irade kullanan El ilahınızım anlamına konuşmuş oluyordu. La, bir şeye göre diğeri –öteki olmakla; El olmayan anlamına El lah olan ya da il lah olan İlahtı.
İlahta ortaklaşma iradesi içikindi. Ellah söyleminde ortaklığın kabul edilemezlik vardı. Yani El de ortak tanımazlığın iradesi içkindi. La olan İlah ta El de farklı da olsa bir irade kullanmalarından ötürü ilahta da bulunan irade kullanımı elde de olmakla her ikisinde de irade kullanımı ortak paydaydı.
İrade kullanmadan El özel mülkiyeti söyleyemezdi. İrade kullanma işi önceden beri ilahındı. İlahtaki irade Ellah oluşla El’e de geçmişti. Böylece ilahın iradeli oluşu; ilahın el üzerine bir egemenlik ihracıydı. İşte El bu ihraca istinaden Geri bağlanımla bilince hitaben El olan ilahınızım anlamına da kendisine Ellah diyordu.
Burada El kendisini ortakları olan la olmamak anlamına iradeci bir ilah oluşunu tarif etmiştir. Biri El olmadığını Ellah ile söylüyordu. Diğeri de yani ilah ta ilahlığını el olmamakla söylerken el de salt El olmadığını bir ilah yanının da olduğunu El lah sözüyle söylüyordu. El bir yanıyla ortak tanımayan özel mülk anlayışıydı. La dediğimiz İlahsa ortaklığı esas alandı.
El ortak tanımazlığını; ben o ilah olan (İl La El Lah; İl lah) olanınız değilim diyerek aynı kelimeyle söylüyordu. “Ben benim” ben mülküyle hükmü olan “El” olanım diyordu. Ama kendisine de hem ilahı dışlar anlamla El ilah diyordu hem de ilahlığını ilan edişle kendisine El ilah diyordu.