uyan Mişa
gögsüne evrenin ilk gonca gülünü
iğneleyeceğim
tüm evren sen kokacak
görebilsen Mişa
sana bir gül mevsiminden yazıyorken
güllerin mevsimlerden koşarak gelmesi var ya
yerde mi gökte mi olduğunu bilemediğim gökyüzünün
toprağa gömülürken
ellerimi güllere değdirmesi var ya
güllerin taç taprak olması var ya
toprağına hafif bir ses gibi konması var ya
taç yapraklarının altına düşürüyor başımı
kimse bilmeyecek yüreğimdeki adını
bilebilsen Mişa
yalancı dünyadan kalma bir eksenin
hayat denen kaygan zemini üzerinden
kırılan kirpiklerimi toplamak şimdi
derinlere çekilmesi suların
girdaplara çekilmesi güllerin
ayın duman duman gömülmesi var ya
gülebilsen Mişa
mevsimler açlık grevine başlamış sensizlikten
bende güllerle dökülüyorum toprağına
dönüp hatıralara dokunuyorum
mazi dekülmüş gri yıldız tozlarıyla
gözlerinin üzerinden
dönüp bakıyorum
kirpiklerinden güller sökülmüş
içimde gıcırtı gibi bir his
senin gece hıçkırıkların Mişa
anlayabilsen Mişa
akşamın hüzün melodileri çalıyor
toprağının kimyasında
mezarlıkta salınan taşlar
ay ışığıyla örtülüyor
taşları kıskanıyorum sürekli baş ucundalar diye
dökülmek ayışığı kadar güzel şimdi
yüreğimden öykünüyorum
yalnızlığımı soyunuyorum
toprağını giyiniyorum
hissedebilsen
bildiğim en güzel tanrı işareti
ruhumu yıkayan kabir kokusu
hala o kadar güzelsin ki
yattığın bu güzellik uykusu
bir sabah Mişa
kuşlarla
uyanabilsen