Bu tarz El süreci gerçekte kişinin kendi içinde kendiyle pazarlık içinde
olmasıdır. Kişinin Muaviye fikirli olmasıydı. Kişinin Firavun gibi eğriliği
gözetip, görünüşte de Musa, İsa gibi doğruluk söylemesiydi. Kişilerin içten
pazarlıkla eğriliğe yönelmelerinin süreciydi. Gruplar üzerinde anonim olan
durum; yine kolektif sahiplik içinde olunan muktedirlikti.
Bu anonim sürecin kişi sahipli muktedirliğe dönüşmesiydi. Kişi kendi yapar
oluşunu, başkası üzerinde yaptırabilir oluşa dönüşecekti. Anonim olan güç
kullanımının; kişi sahipli, kişi kararlı, kişi yönetimli sürece egemen bir muktedirlik
olmasıydı. Bu tarz bir yeni yol açmasıyla kişilerin kendi kendilerinin de başkaları
üzerinde nelere kadir olacağını düşünmelerinin, öznellik süreciydi.
Kısacası şartları belirende anonim olana karşı kişi içten Nemrutla,
firavunla fesattı. İçten pazarlıklıydı. Bu haldeki kişinin; “halkın iradesi
kutsaldır” deyip halkın sırtından halkın boynunda boza pişirmesine benzerdi.
Halka kutsal diyende halkın ensesinde boza pişirende aynı kişidir.
Ama kişiler bunu bilmez. Kişi süreci parçalı görür, ama parçaları
bütünleştiremez. Bütünleştirmemesi için parçayla, bütün arasına El mana anlayışını
koyar“. Bir de buna “El dilemese bunlar olmaz” deme ipnozunu ortaya koydu mu,
kişiler parçalardan bitişecek bütünün resmini göremezler.
Kısacası, bütünü gören anonimi oluş parçaya, kişi sahipliğine ayrılmakla kalmaz; kişilerin
bütün olan, bütüne ait gücün kullanımı olan anonim oluşu görmesini engellerler.
Kişinin sahipliği anonim olan geri bağlam üzerinde referans değerleriyle
süreçlime edilmesi gerekirken; süreci geri bağlanım yasası El anlayışıyla
görünmez edilir.
Süreç bu yazsa üzerine inşa ve bina olmakla beraber El manalı şalın altında
olup bitenler görülemez. El manalı örtü altında olup bitenler El sayesinde olup
bitenler sanılır. Bu nedenle bu yasallık El mana anlayışıyla kutsanır. Mana,
bilgi ve olup bitenler böylece kişiye yabancılaşır. Kişiler artık sürece
Fransız kalırlar.
Bu Fransız kalışın nedeni kişiler anonim olanı parçalı kılarlarken yine
durumu parçalı kılan kişiler halka (anonime atıf ve vurgu yapmakla “halkın
iradesi her şey” derler. Anonime vurgu doğrudur. Yeni olanı kişisi sahipliği
anonime referansla düzenlemek doğrudur. Sürecin burası meşruiyet ve alkış alıp
vicdan onayı alan yerdir.
Bu doğru nokta özne düşüncesinin evirilip-çevrilip suyun bulanıp; fesat
olunan yerdir de. Bunun böyle derim. İzni alırım. Gerisi El kerim derim demenin
yeridir. Musa, İbrahim, Ali vs. işte işin doğru olan kısmını belirtiş
olmaktadır. Filimde İbrahim olunan yerde kopar. Kişilerin vicdan onayı alan bağıntı
yeri İbrahim, Musa, Ali oluşla kopar. Donar kalır. İçi, güne göre; çağa göre
doldurulur.
Kişilerin vicdan onayını alan yer olan; kişilerin alkışı olan doğru yeri;
El örtüsü ile örtenler Nemrut, firavun denen anlamla donup kalır. Böylece bir
bütün olan kişilik İbrahim ve Nemrut diye, ya da Ali ile Muaviye diye iki som
kişiliğe yani iyiliğe ve kötülüğe bölerler. Aynı sentezli ruh hali iki farklı
ve zıt kişilik olmakla çağlar boyu birbiriyle dövüştürülür.
Biri erdem olur, biri erdemsizlik olur. Biri mutluluk olur. Biri mutsuzluk
olur. Biri mazlum olur biri zalim olur. Biri fakir olur biri zengin… Çağlar bu hikâyelerin
savaş ve barışıyla sınıf savaşları bilinçli sömürülmeye ve sömürüsüne
dönüşür. Kısacası Ali ve Muaviye doğru
olan, kararlı olan, referans noktasında bir mana anlayışı takiyyesi üzerinde
sapan aynı kişidir.
Birisi sadece referans noktasını meşruiyet bağlamla söylemiş olmakla orada
donup kalandır. Şimdi olup biten süreci tekrar başa alıp olup biten süreci oraya
öyküleri ile referans eder. Böylece işi oraya ve o nokta öncesine bağlamak
ister. Süreci oraya ve o noktaya bağlama isteği ile süreci şimdisi içinde
akıtmak amacındadır.
Nemrut kişiler o doğru referans noktasını kendiişlerinin esası kılarlar. Halka
da işin esasını bu doğru noktaya göre değil de, işin esasını El’in takdiri
üzerinde anlatırlar. El öncesine vurgu (atıf) yapan apilu Napiştim de El
sonrası sürecin egemen sahibi olan Enkundum da aynı kişinin bir durumla bir
duruma geçiş fesadıdır. Aynı kişilikte Awram ve Nemrutluk; halkın bilincinde
ayrışır.
El takdirliler soylu efendi kişiler oldular. El’in vaadini bekleyen
duacılar da halk, köle olmakla; örtünün altını bilmezlik oluşun karagözü oluşla
anıla geldiler.
Bir kişiliği iki parçalı kılan anlayış bunlara türlü giyinişleriyle, bunlara
türlü mana elbiseleri biçen hikâyeler anlatırlar. Artık anlatılanlar kendi
özleri değillerdir. Halkın özlemi içinde olan uyuşma ya da uyanışa hikâyeler
olan mefkûrelerdir.
Tur Dağı’nın sahibiyle, El Şadday Dağı’nın sahipleri olan El henüz aynı El
değildi. Bir şeyin ihdas oluş süreci hep tekil oluşun izolasyonu içinde inşa
olur. Bir oluşumun ihdastan sonraki süreci de; sentez oluşun birlik ve
tevhididir.
Awram'in ve Musa'nın; sonra da zürriyetlerinin mal mülk sahibi olabilmesi
için önce Tur'u Sina’nın veya El Şadday Dağı’nın yalıtımlı bir ortam içinde her
birinin bir, ayrı ayrı El’i olan; El malı ve El mülkü olmaları gerekirdi. Ve
dahi bir süreç ile ardılı olan süreç arasında önce olan, sonra olana
meşruiyettir. Bilimsel deyişle önce olan sonrasına geri bağlanımladır. Yani
Nemrut olan Ali’yledir. Ali olan da Nemruttur. Bu ikili karakterin tarihi süreç
olmaları başka şeydir. Bize hikâye dili olmaları başka şeydir.
İnanna, Dumuzi sahipli ve Awram türü bay erki oluşlar; Anonim olan ön
ittifaklara bir geri bağlanım içindedirler. Dumuzi-İnanna hem ön ittifaklı karakterin
hem El olma sürecinin birikim ve değişime parçalanma sürecidirler. Köleci
ittifakın başında hala değişen karakteriyle İnanna ve Dumuzidirler.
Musa türü bay erki bir anlayış oligarşi içinde olukla, ikinci tarz bir El
mana anlayışıydılar. Musa firavun türü sentezci oligarşi içindeyken kendini Awram
olukla El mana anlayışını keşfetmenin belirmesidirler. Musa Firavuna rakip bir karşı
El oluşla, oligarşi bağrında oligarşi olan zikri tekil anlayıştır.
Musa kendisini YHW anlayışıyla kölelikten kurtaracaktı. Ama sömürü çağı
nedenle başka milletleri kendisine köle yapacaktı. Musa yeni bir El bilinçli
oligarşi erkli olan bir inşadır. Musa zikri eklektik ve eklenti olmakla,
eklenti (takım erki-oligarşi olmanın) bilincini taşır. Awram’ın tarihi bir
görüntü şekli de Ur’un oligarşi sentezi içinde çıkması le göçer bir bay erki konumunda
yer almasıdır. Fikirleri kendi El’ce olan anlayışları içinde yalıtımla Ur’dan ayrılır.
Fakat Ur takım erki (oligarşi) bilincini de taşırlar.
Oligarşi dediğimiz takım erki bilincini taşıyan yeni El tipli müstakil yalıtımlı
inşalar kendi anlayış birliği içinde kendi anlayışlarını, Awram (iyilik) olukla
saymaları normaldir. Yine bunların içlerinde çıktıkları Ur federasyonunu da
zalim, nemrut ve kötü saymaları da öznel inşa bağlamıyla yine normaldir.
Awram Ur gibi oligarşi yayılmalı bir bilinçlenme içinde doğmuş olmakla “arzı
mevut” düşüncesini de taşımaması beklenemezdi zaten. Musa; Firavun ve Yetro dan
öğrendiği ülküyü, Firavun oligarşisine katılan ülkü ile değil de, İbrahim’in
El’i üzerinde mefkûre (ülkü) ile İsraEL’e özgü sentezlerle olmanın genel iyicil
meşruiyetini ortaya çıkarıyordu.
Musa ve ardılları için İbrahim’in “arzı mevutla” olan El yolu (El şeriatı),
Musa gibi ardıllar için tutulması gereken meşru bir “Hanif” yol olmakla silsile
edilecekti. Önce takım erki bilinci içinde yalıtama olanlar sonra da Awram’ın oligarşini
El ülküsü etrafında kendi sentezini ortaya koyup, geri bağlanımı içindeki sürece
olup bitenlerdi.
Ön ittifaklı kolektif yapıyı, kişi sahipli sürece çevirmek isteyenler; ağızlarıyla
açık açık anonim olanın övgüsünü söylüyordular. Ama bu kişiler içlerinde de sahipliği
hep kendi üzerlerine olmanın niyetlerle sahipliği hep kendi kendisine sahiplik
olukla anıyordular.
Bu takiyye tıpkı günümüzde “siz niyet” okuyorsunuz diyen gizli gündemli
sinsi politikacıların; “ben laik değilim, devlet laik “ deyip; devletle
laikliği övüp, kendisiyle laikliği yermesi içindeki mürailiğin laik sistemi
adım adım şeriat sistemine çevirmeleri gibi bir takiyye ile oluştur. Devlet
insandan, insanın düşünce ve eylemli anonim liginden başka bir şey değil ki.
Laik oluşla üretilen, laik oluşla tüketilirdi.