El sahipliğinin tamamı takiyye niyet oluştur. El sahipliği anması, tarihi sürecin anonim oluştan kişisi sahipliği olukla; ilk kez limitet lige geçmenin niyetiydi. Bu hal; bilinmeyeni (limiteti) bilinenle söyler olmanın ilk paravanca takiyye oluşun mal mülk sahipliğiydi. Bu nedenle ameller niyete göreydi.
Niyetiniz gerçekliğin ve inşacı yasal olanın üzerinde değildi. Ama El mantığı, niyeti gerçeğin ve nesnel olan yasaların üzerine çıkarmakla, bilmem kaçıncı kez gerçek olan durumu çarpıtıyordu. El'in sahipliği, El lütfu bir niyetti! Anonim olan kült merkezinin mal mülk sahipliği ilahi sahipleydi. Bu türden kişisel mal mülk sahipliği fırsatını, kamusal olan ilahi sahipti düşünceye atıf övmeli söylem üzerinde belirten niyet süreçler, kolektif olan süreci bir durumdan başka bir duruma (El sürecine) geçirmekteydi.
Ön ittifaklı süreç; kişiler sahipliği olan, yeni enfeksiyonunu; enfeksiyon yapacak olmanın sakıncalarıyla tanımıyordu. Bu nedenle ön ittifakın kişisi sahipliğe karşı bağışıklık sistem dirençle frenleri pek yoktu. Tüm bağışıklık sistemi iyi bildiği geriye dönüşe karşı oluşmuştu. Enfeksiyonunu tam oluşla tanımayan anonim bünye içindeki yeni düşünceler; yeni duruma geçişlerindeki olası sorunların bilinmez oluşları sayesinde böylece olası bir ön ittifaklı direncin oluşmasını da büyük oranda aştılar.
Anonim olan karşısında, kişisi iyeliğe niyetli olanlar El olur yeni durumun
kabulüne hazırdılar. Kişisi iyeliğinden yana olan niyetler yeni durumu sorunsuz
olukla kabul edecek olanlardı. Bu niyet ve kabul ilahi durum olmamakla yeni bir
ahit ile yeni bir sözleşmenin ikrar imanıydı.
İlahi ittifaka bağlılık olan grupların ahit imanı zorunlu ve nesnel
süreçlerin gerektirmesiydi. Oysa El ahdi nesnel süreçli düzey üzerine kişisel
yararlı egemenliği niyet etmekti. Kişi menfaatçi öznel niyetin üreten
ilişkileri yönetir olmasının ahdiydi.
İlahi ittifaklı ahit gruplar ahdiydi. Gruplar ahdi içinde totem grupların
totem kültürlü yaşam şekli olan sosyalin sosyolojileri vardı. Oysa köleci
ahitte kişilerin on parmağında on hünerleri vardı. Köleci ahit kişilerin üreten
ilişki ahdiydi. Köleci ahit, kendi anlam basıncı oluşturan bir kişi karşısında;
kişilerin kendi kişi sözleşmeydi. Kişisel sözleşmenin içi kolektif bilinçle
değil de, kişisel zenginliği yaratan kul olucu sömürmenin bilinciyle
dolduruluyordu.
Kısacası doğum öncesinin El süreci, çift dilli bir süreçti. Yeni oluşma
olan kişi sahipliğini anonim olukla söylerken doğruydu. Anonim meşruiyet eşmesi
üzerinde kendi sahipliğini kendisine takdir edilen mal mülk olukla söylerken
eğriydi. El anlayışı bu eğrilik üzerinde doğrulacak bir adaletle var olacaktı.
Bu dil içinde açık bağlılık anmaları (deklarasyonu) yanı sıra; akılda
geçirilen tekrarlarıyla kişinin kendi kendisini koşullandırması olan
marifetlerdi. Daima ilahı anıcı veya zikreden düşünce ve söylemlerin eylemi; sanki
El'e göre olan saygı cümleli tazim hareketi olmayı yineliyordu. Bu tarz süreç
daima El’i anma oluştu.
Çünkü köleci anlayışla yapılan ahit, gruplar emeği gibi emekler değişimli
üreten ilişki gibi bir somutluk üzerine değildi. Köleci ahit somut değildi. Köleci
ahit El takdiri gibi soyut oluşun üzerine ahit olmakla köleci ahit anması da
soyut şey üzerine, zikretme (atıf) olacaktı.
Bu tarz soyut ahit antla, takdir söylemi; yeni sürecin her karşılaştığı
sorunsallarına karşı, kişiyi önlemi alınmış bir takdir olma tutumu içinde tutardı.
Takdir demekle akan sular dururdu. Böylece köleci sözleşme takdirli iknacılar
üzerinde, telkinin de illüzyonuydu.
Köleci tarzın gerçek olması için önce El'in mal, mülk sahipliği olması gerekirdi.
Sonra da El kendi malını mülkünü, bu tarz sahiplik yoluyla istediği kişiye
versindi. El, kendisine mülk verdiği kişinin, kişisi eliydi.
El kendi mülkünü kişiye vermekle; ya da El’in mal, mülkü vereceği
beklentisi içindekiler, zaten El’e “mülkün sahibi sensin” demekle; mülkün El
mülkü olduğuna, fikren (zikren), eylem oluşla ittifaktılar.
Yeni ahit içinde olanlar üreten emek ilişkili geri bağlanımı unutup; üreten
emek değerli geri bağlanım yasasını takdir adı altında El’e teslim edip; El
olma hevesine kapıldılar. Bunlar yeni mana anlayışına ide oluşla alışmış olan
kişilerdi. El lütfundan yoksun kalanlar da, mal mülk sahibi olan El kişimizin isteğine
karşı manen hazır olukla dirençsiz; kolaylıkla itaat içinde iman edenler
olacaktılar.
Bu aşamada El tarafından yoksul kılınanlar mülk verilene biat edenlerdi. Kendisine
mülk verilen kişinin El'ine biat ve iman ettiler. Kul kişiler biat ve iman
etmeleri karşılığında, tıpkı Nemrut gibi tıpkı Awram gibi mal mülk sahibi
olmayı beklediler. Kimden beklediler? Nemrut’a ve Awram’a zenginlikler veren
Nemrut’un ve Awram’ın Elinden!
Bir El sahibi kişinin; El sayesinde mal mülk sahibi olması gibi
kendilerinin de Awram’lar gibi mal mülk sahibi olmalarının açık vaat ve
beklentisi içindeydiler. Onun için yoksullukla Awram’ın El anlayışına biat
ediyorlardı. İşte yoksulluklar tam bu umut beklenti içindeyken köleleşmiştiler.
Çünkü kişilerin ön ittifak içinden beri olan hayal ve hevesleri ile sahiplikleri
arasına o an için ne olduğu bilinmeyen El sahipliği denen süreç girmişti. Kolektif
güçle kendi arasına El tasımı girmişti. Herkes El tasımı ile kendisini
özdeşleştiriyordu. Böylece kolektif olan güçle kolektif gücün inşa emeği
arasına yöneten El sahipliği girdi. Yöneten El sahipliği de Nemrut ve Awram
olukla somut kişi sahipliği oldu. Üreten kişisi emek te kendi emek gücü gibi
bitmez tükenmez bir umutla, umut sömürüsü kalınmıştı. Üretenler, emek güçlerine
sahip çıkamamakla umutsuz yaşanmaz olmuştu. Hayat umut değildi ama hayat umut
olmuştu!
Kişi sahipliği sürecin en temel değiştireniydi. Kişi sahipliği süreci
kişiye göre dönüştürendi. El kişisi anonim olanı (ilahi-kamusal olanı), kamusal
olmayana dönüştüren söylem ve eylemin saçılmasıydı. Kişi sahipliği de El'in kendisinin
olanı, El kişisine vermenin saçılması olan bir dağılımıydı.
Ki bu saçılmanın sonrası içinde El'in olanlar da, nemrut, Awram, Balazar gibi
kişiye verilecekti. El’in olan; kişisi mal mülk durumuna geçmişti. Ki, kişi de;
kişinin olan bu kendi malı mülküyle bu saçılmayı çaktırmadan anonim üzerinde derleyip
toplasındı. Sahipli süreci somut hale getirsindi. Saçılımcı lütfa gark olan
kişilere göre El söylemi bir derleme toplama yapmanın söylemiydi.
Kişi mülkü olan topraklara dikitler konacaktı. Bu dikitler o mülkü o kişiye
veren El mantığının dikitiydi. Yontu konan yer El takdirli iktisaba istinaden bu
tür El iktisapla El toprağını koruyuculuktu. Koruyucu tılsım denen bu tarz taş
dolmenler özel mülk olan yerlere dikilecekti. Bu dikitler anonim olandan, anonim
olmayan sürece geçişteki hafızaları, şimdisi ile geçmişe bağlıyordu da.
Dikitler, anonim olandan; anonim olmayana geçişti. Dikitler “geçiş bek raundunu
meşru eden bir geri bağlanış öznelliği yasasına
(sözüne) hitap eden Baalbek’ilerdi”. Dikitler ilahi iradeye karşı el
iradesi olmakla dikilmeyi algı eden somutluktu. İlahi dönem geçti dönem benim
dönemim diyordu. Baalbek’i dikitler kişi mülkü koruyucusu olmakla da, El'in
somutu gibi olan El dikiti temsilciler sürecin şans, kader, talihle çekiliş
olmasına bir El falı, taş dikit falı olmasını kullar nezdinde pekiştirme
yapıyordu.
Dikitler, El toprağına karşı olası saldırıları her an görür olup gözetme
olukla olası saldırıyı püskürtmeye yönelik algıyı verecekti. El mülkünü
savunma, El’ler arası savaş; El’in meşru edip, ecir vaatli süreçler olacaktı. Kişiler
de kendilerini görüp gözetleyen El’i ile olan ahitlerini ve El sınavlarını her
an hatırlayan zikir anmalı saygılımayı yapmakla dikiti kutsarlardı. Mülk sahibi
de El adına, El'in adamı olan efendiydi.