kendimden koşar adım uzaklaşan bir çığlığın
ağlaklığı var bugün üzerimde
debelendiğim uçurumlar değil sanki kanatlarımı acıtan
kanlı yaşlı karanlıklar doğuran mesafelerin çokluğu
içimin kızıla çalmış kıyametini söndürme çabasında yorgun bir anka
lakin, kirpiklerim sürgün bir kere ölüme giden dizlerime
ruhum tüm çıplaklığıyla acıların tutsağı gibi
yara izlerimi yamamaya çalışsa da zaman
an, sürüklenip gidiyor yüzsüz bir rüzgarın ardından
hep adımlarıma âşina sokaklarda dönüp duruyorum
turunç renkli günahları emzirmeye meylederken gece
Ay'ı şahit tuttum
süregelen hiçsizliğimin ızdırabına
ağıtlar yükseliyor bazen, selvi ağacının her bir yaprağından
işte o an parmak uçlarımdan yırtılıyor umarsız tenim
ve her nefeste biraz daha çoğalıyor kalp yenilgim
avuçlarımı kelepçeleyip duâlansam da gökyüzüne
kalbim ağır artık elem dolu gün döngüsüne
...
yokluğunun yankısı dizelenirken gözbebeğimde
bir tek sanadır müebbet kazılı gözyaşımın üşümesi