Süreçlerin her biri aynı zaman içinde aynı anda ayrı ayrı zamanlar,
entegresidirler. Entegre olan, zaten kolektif olandırlar. Sentez olan, zaten
kolektif olandır. İş birliği olanlar zaten kolektif olandır. Bir arada yaşayanlar
zaten kolektif olandır.
Nasıl aynı anda hem Ankara da hem Kırşehir de olamıyorsanız;
aynı anda çaya girip yıkanırken; aynı anda ameliyat yapamıyorsanız. Aynı anda
ve aynı anın, ayrı ayrı zaman kompartımanı içinde de koyun güderken bağda;
tarlada; maden ocağında; yün ditme işinde, yün tarama, yün yıkama, yün eğirip;
yün dokuma; yün dokuma tezgâhı inşa etme gibi her bir bağıntı süreçler olan her
boşluk devinmesi içinde olamazsınız.
Siz Ankara’da iken ve siz Ankara süreçlerini ortaya koyarken
diğer biri de Kırşehir süreçlerini aynı anda ortaya koyup entegre etmelidir.
Etrafınızı saran hava da ya da mekân içinde sizi birleştiren size bağıntı
iletilmesi olan da, kolektif bağ enerjili bu kolektif atmosfer akışlı sinerjidir.
Bu koşullar içinde aynı anda farklı farklı yüzlerce zaman
içinde olamamakla, nasıl zorunlu iseniz; siz koyun güderken bu işlerin de aynı
anda görülüp, ekmeğinizin de hazırlanması zorunlu olmakla ancak siz dört koyun
güder, olacaksınız. Biri sizin can güvenliğinizi sağlamadan siz, koyun da
güdemezsiniz.
Buradaki ikinci bir illüzyon da şudur. Sanki herkes koyun
gütmek zorundadır. Böyle olunca bu çobana itaat ve sürü olma psikolojisiyle afyonlayıp,
sömürüyü çobanın hakkı görmektir. Üstelik entegrasyon içinde herkes koyun da
gütmeyecekken. Kendi işinizi, sürecin işi gibi göstermek şeytan dilidir.
Vesvese dilidir. Fitne dilidir. Üretim hareketleri parça ve bağıntılı olan
zorunlu işlerle kolektif olur. Ve kolektif başlar; kolektif bağıntıyla sürer
gider. Sizin dışınızdaki nedenlerle ve sizin de koyun gütmenizle sürer.
Sizin dört koyunu güdüyor olmanızla sizin kolektif içinde olmamanızla
da (ölmenizle de) bu bağıntı ve bu zorunlu süreçler bitmez. Zorunlu olan sizden
sonra da kolektif bağıntıyla sürer gider. Sizin dışınızda olan bir şey, sizin
sahipliğiniz de olamaz. Sizin tek sahipliğiniz kolektif oluşa katılım vermekle
kolektif olandan, herkes gibi ihtiyacınız kadarla tüketecek olmanız ve sosyal
yaşantı aşmanızdır.
Doğada ihtiyacınızdan fazlasını çeşitli zorunlu nedenlerle
elinizde tutamayacağınızı biliyorsunuz. Aynı yasaya göre tüketir olacağınız
için kolektif içinde de üretilenin gereğinden fazlası olmadığı gibi fazlayı da
elinizde tutamazsınız. Tutuyorsanız, bir şeyleri birilerine tükettirmiyorsunuz
demektir. Tüketim fazlasını elde tutmak işi; çok daha maliyetli bir iş olmakla
enerjinin korunumu ve sakınımı gereği elde tutmayı yeğlemezsiniz. Neden
yeğlenmez? Elde tutulan için harcanacak kat kat fazla enerjiyi sağlamak tümden
yorucu ve yıpratıcıdır. Elde de tutuyorsanız. Burada olup biten şu.
Normal koşullarda alan akışı içinde ve alan yönünde
oluyordunuz. Bu alan yönü size sinerji dediğimiz bir kuvvet uyguluyordu. Bu
durum sizin akan nehir yönünde eylemli olmanız gibi bir kolaylıktı. Siz bir
birim tüketim için bir birim enerji (emek) harcaması yapıyordunuz.
Bedavacılık için beş birim emeği elinizde tutmak için siz en
az on birim daha emek harcayacaktınız. Böylece beş birimi elde tutmak için bu
beş birime alan yönüne zıt olduğunuz için (nehrin akışına karşı kütük yüzdürdüğünüz
için) on birim enerjiyi de bu ters yüzdürme işi için harcıyorsunuz. Yani elinizde tuttuğunuzdan çok daha fazlasını
harcamakla; sömürü ve şiddet kullanımı ile hukuksuz olma daha da artıyor. Bu
nedenle doğada sağlama yapan kişi normalde bundan kaçınır.
Siz neden kaçmıyordunuz. Siz kaçmıyordunuz çünkü ne elinizde
tuttuğunuzu siz üretiyordunuz. Ne de elinizde tuttuğunuza harcana fazla
enerjiyi siz üretiyordunuz. Bu nedenle sizin üretmediğiniz pahalı yaşamı size
bedavadan sistem üretiyordu. Sizin elde tuttuğunuz şey sizin olmayan beş emeği
yine sizin olmayan diğer bir on beş emeğe harcattırma yapmakla o beş birim emeği;
daha fazlası olan çok yüksek maliyetle boşuna enerji harcanması olan durumla elinizde
tutmanızdır.
Bu nedenle kapitalizm elinden tuttuğunun kat kat daha
fazlasını, size can mal olukla harcatarak elinde tutmak zorundadır. Bir de
bunun süren çevrimler olması için enerji harcar ki; barışın, birliğin silah olmakla;
barışın bozulması şarttır. Kardeş kardeş yaşama varken, size; insanlık dışı
vahşet gelen savaş, öldürme ve terör; yeni durumlarıyla, yeni kargaşa içinde;
yeni kişilerle yeni düzenlerin kurulmasına zemin olukla sömürenler için
kaçınılmazdır.
Siz kendi illüzyonlu pencerenizde dünyayı; kardeş kardeş
yaşamak olukla görüp, yansıtırken; sizi illüze edenler; kardeş kardeş yaşamanın
sömürü olmadığını iyi bililer. Ve bu aşamada tufanlar yapar denli kendi
canlarından; kendi yaşamlarından öncelikle kimse yoktur. İşte çelişki de
buradaydı. Geniş kitle dünyaya at gözlüğü ile ve illüzyonist El mantığı ile
bakıyordu. Aynı El mantığı efendiye sömürü olurken sizi sömürtüyordu. El
mantığı efendiye hukuk iken; size hukukun hukuksuzluktu.
“Dört koyunu güdememe dili, kolektifin dili ve üretimin dili
olmayıp; kökten bir sömürü dilidir. Artık sömürü dilini, sömürü dili olmayandan
ayırmalıyız. Barışa, kardeşliğe, teröre; en az bölünmez bir birlik ve
beraberliğimizi söylediğimiz dil kullanımı kadar olmakla; olup bitenlere bir de
sömürü diliyle ikili bakmayı da öğrenir olmalıyız. Bulanık havanın dahi kurdun
işine yarayacağını da göz önüne almakla; önünüzde koyacağımız bir seçenek
olarak değerlendirelim. Savaş sadece sizin için ölümdür, yıkımdır.
Savaşın kazananı da kaybedeni de olmaz denir! Kazananı
olmayan savaş yapılmaz. Bu mantık savaşçı olukla size göre ve girilen ülkenin
istilasına göre olan kayıplara göre söylenmiştir. Savaşa siz ölümle korkuyla,
hamasetle ve acım, merhametle girersiniz. Sürece de bu düzeyde bakarsınız. Oysa
savaşı çıkaranlar savaşa acıma, merhamet, ölme, öldürme duygusallığının gözüyle
bakmazlar. Sistemin fazla ve boş boşuna enerji harcaması nedeniyle kapitalist
sistem arada bir ve sık sık bunalıma (krize) girer.
Bunalımda çıkmanın ve çevrimin devamı için yeni tür
KAZANÇLARLA nasıl KÂR ortaya koyarım diyen kapitalistler sürece kapitalistçe baktığından
savaş süreci sömüren için başka akar. Sömürülen için bambaşka duygularla akar.
Barış türküleri barış değildir. Oysa kayıpları siz kazanca çeviremediğinizde; böyle
bir niyetiniz olmadığında; haklı olarak bizde böyle bir kalleş amaç olmaması
gerektiği karşısında; kayıpları kazanca çevirenler, savaşın kazananıdırlar.
Biz savaşla birlikte düşünmeyi ölüme, yıkıma, sakatlara
sefalete kadar getirip kendi korkularımızı büyütüyoruz. Korkularla akılımızı ve
düşünce dünyamızı ketliyoruz. Böylece sağlıklı düşünemiyoruz. Tıkandığımız yerde, haklı olarak barışı,
kardeşliği söylüyoruz. Bu yanlış değildi. Yanlış olan ve bilmez olduğumuz şey
sürecin barışı, kardeşliği söyleme dinamiği üzerinde akmıyor olduğudur. Siz
dinamiği değil, sistemi çekip çeviren, irade sahibi egemenlere göre dinamik
olmayanı söylüyorsunuz. Sömürü dinamiği barış ve kardeşlik üzerine kurulmaz.
Süreç, üreten ilişki üzerinde egemenler saltanatıyla sömürüye dönüşmüştür.
Barışı da, kardeşliği de; sömürü olan belirliyor. Ne zaman
kardeş olunacağını; ne zaman barış olacağını hep sömürü dili söyler. Siz de
buna “kardeş kardeş yaşamak varken bu savaş niye” diye haklı söylemle ilenirsiniz.
Savaş istemiyorsanız, kardeşlik istiyorsanız; başlangıçta olduğu gibi sömürü
eylemli hukuki gerçeği ve sizi sömürüye razı etmenin sömürü mantığı olan sömürülme
dilini ortadan kaldıracaksınız. Yani süreç kardeşlik ve barış söylemli dinamikler
üzerinde akmıyor, yanlış olan bu. Süreç
üretim hareketi üzerinde ve üretilenin nasıl paylaşılacağı üzerinde akar.
Savaşlar hep bir paylaşım savaşı olmuştur. Savaşlar, yeniden ve yeniden
paylaşım savaşlarıdır. Zaten sömürü kardeşlikle barış değildir. Süreç, sömürü gerçeği ve bunun iletim dili
olan köleci mana anlayışı üzerinde akıyor.
Oysa savaş yıkım olduktan sonra yapımdır da, imardır da. Sistem
kârın tutsağı olduğundan avını pençesi arasında tutmak isteyen aslan gibi köleleşip
daha çok enerji harcayıp bunlarla kazanç hırsına mağluptur. Sizin için değil
ama sömürenler için sömürenlerin varlıkları sömürüye bağlı olan zenginlik için
yıkım ve yapım boş boşuna değil sömürenlerin sağlıklı cilt tazelemesidir. Az
yukarıda söyledik. Sömürü çarkı; sömürdüğünden daha fazlasını elinde tutmak
için boş boşuna harcar. Size boş boşuna harcama gelen şey; size göre sizin ters
tarafınızdaki negatif var oluşla sömürenler için zorunlu bir gerekliliktir.
Bu yüzden gözünü kırpmadan kardeşliğinizi ve barışınızı
harcarlar. Size cenk havası içinde cennet türküleri söyletirler. Dünyadaki
insan hakları, evrensel hukuk dediğimiz sistemi; barışı, demokrasiyi bunlar
kurar. Bunlar, efendilerin hukuku olmakla; insan hakları, hukuk ve barış size ve
barışa değil; sömürüye savaşa hizmet eder. Savaş, yıkım ve iş makinalarıyla
yapım onarım ve imara girmek birileri için yeni kan değişimi olmakla yeni düzendir.
Yeni yaşamıdır. Dünyayı yeniden kurmaktır. Birileri kâr etmese, hiç savaş
çıkmazdı. Ki bu nedenle aldatan kapitalist putlardan sakının. Zorunlu ve
bağıntılı olan parça işlerin entegre olunduğu ortam içinde siz siz olun dört
koyunu güdüp gütmeme gibi parça işlerin abartılmasından hep kaçının. Bunlar
boynunuzda boza pişirenlerdir.