Zorunluluklarımız insan eylemi karşısında üretim ve tüketim olukla üretim hareketi diye karşımıza çıkar. Bağıl hareketlidirler. Üretim ve tüketim eş zamanlı başlar. Biri olmadan biri olmaz. Kazanç için kar için üretim yapmak diye bir mantık üretim hareketinin değil bedava ve asalak yaşama istekli kişi özneli bencilliktir. Bencillik; üretim olan, sosyal olan, kolektif olan değil daha çok kendisine sağlama olan kural tanımazlıktır.


Yani üretim olmadan tüketim olmaz. Tüketim olmadan da üretim olmaz. Üretim zorunlu bağıntı hareketler üzerinde gerçekleşir. Paylaşırken insan öznesi şaşırtılmakla sömürülmektedir. Bu nedenle üretim ve tüketim arası boşluk devinmesi bencille olan süreçlerle kontrol edilmesi de olası olmuştur.

Üretim ve tüketim eşzamanlı başlayan süreçlerdir. Üretilmeden tüketilemezler. Bu nedenle başlangıç içinde üretemeyen türümüz, doğada sağlama içindeydi. Yani kazanç yapmıyorlardı böyle bir başlangıç yok. Bu nedenle türümüz; doğada yaptığı sağlama eylemi ile beslenmeleri arası süreci sosyal zamanlı mana anlayışı içinde av-avcılık- toplayıcılık türü sağlama hareketi yapmışlardı,

Bu süre içinde hemcinsimiz on binlerce yıl “taş mı yiyecekler? Bağlamında bir anlayış düşünceyi hiçbir zaman ortaya koymamışlardı. Sosyal yapı; bir görevdeş, ödev deş olur süreçlerini kişilerine geçiştiren bir katılımlı olukla, kişileri bu görevleriyle yükümlü olma bağına; ödevleri içinde de yapıyı sosyal bağ yapmanın sürecine dönüşüyorlardı.

Yani kısaca türümüz ne sağlama hareketi içinde ne de üreten ilk biçimli toplumsal zaman içinde ve ön ittifaklar içinde de; taş mı yiyecek? mantalitesine gidecek anlayışlar sürecine hiç dönüşmemişlerdi. Ön süreçler içinde kişi bencilliği sık sık başkaldırsa da; bağıntı süreçli sağlama yararına karşı hep sessiz kaldı.  Bu durum sağlamak zorunda olan kişinin daha menfaatine bir durum olmakla kişiler sesini fazla duyuramamayı yeğliyordu.

Ancak üreten ilişkiler zamanla öyle bir aşamaya geldi ki bir kişilik eylemle birkaç kişi sağlama yapar olmanın artı değer üretmesini fark ettiler. İşte o zaman kimi kişisi bencillikler rahatça su yüzüne çıkma fırsatı elde ettiler. Çoğu bencillikler töreye bağlılığı yeğlediler. Bu kez bencillikle olanlar bencilliği töre eşliğinde yürütmeyi öğrenip; sürecin öznel egemenli törece belirleyenleri olacaklardı.

Yani türümüz ancak köleci sistemle birlikte kâr, kazanç, mal-mülk hakkı diyen illüzyonlarıyla hukuksuz olmanın hukukunu erdem diye söyleyeceklerdi. Tüketime giden noktada zorunlu süreçler bağıntısı içinde koparılan üretim hareketi; sömürünün meşru kılınmasıyla “taş yememe” diye bir uydurma illüzyonlarıyla üretim ile tüketim arasında hukuksuzluğun hukuku olmakla meşru oldu. İlahi süreçler; El süreçleriyle hukuksuzluğun hukuku olmuştu.

Nasıl sosyal hukuk; on binlerce yıl süren sosyal zamanlı süreç içinde av ve avcılık-toplayıcılık süreçleri içinde “biz taş mı yiyeceğiz” anlayışlı süreçlere dönüşemediyse; ilk toplumsal zaman içinde de ön ittifaklı zaman içinde de “bunlar taş mı yiyecek” demenin sürecine hiç dönüşemediler. Bunlar ancak köleci sistem içinde olasıydı. Önce seçilmiş nasiple olan kişilerin El takdiri içinde kişisi mal-mülk ve köle sahipliği olmakla sürecin görüntüsü boy vermişti.

Köleci süreç El’ler arası El süreçli girişmeler oldu. Ve bu süreç uzun erimle kar, kazanç, müteşebbisle olma, finansman gibi uyduruk enfeksiyonlarını ortay koydu. Kazanç enfeksiyonu üretimle-tüketim arasına sanki zorunlu bir zincir halkası gibi girmekle sömürüyü ve hukuksuzluğu meşru ve olası kıldı.

Nasıl üretim olan, tüketim olanla ve tüketim olan da üretim olanla birlikte var oluyor ve birbirine dönüşüyorlarsa; üretim hareketi de tarla, bağ bahçe, koyun, maden ocağı alet ve avadanlıklar bilgi ve emek gücü olukla tümü kolektif olup birlikte bir arada ve birbirine dönüşen üretim hareketi olukla sürece başlamışlardı. Kolektif başlayan üretim tüketim hareketi; üretimle tüketim arasına kişisi sahiplik olukla çöreklendi.  

Yani kolektif üretim olmadan da kişisi sahiplik te olası olmuyordu. Süreç öyle ilerleyecekti ki kişiler kimi kolektif işleri tek başına yapacak olukla ö günün koşullarındaki kimi basit üretim hareketini yapabilir de olacaklardı. Bu kolektif olan sentez sürecinin, ters yönde enerji birikmesi olmakla sentezi parçalayan süreçlere kaymanın belirim vermesiydi. Ama sürecin illa sömürü yönüne kaymayı belirim vermesi değildi. Bu yolda sadece beliren yollardan biriydi.

Sömürü, var ola gelen hukukun bağıntılarına göre hukuksuz yoldu. Hukukun parçaları da bir hukuktur. Sömürü mantığı İlahi hukukun parçalarını enfekte ediyordu. Viral enfeksiyonla virüs nasıl sizin kendi DNA’nızı virüsün DNA kodları üretmesine çeviriyorsa aynı yolla ilahi hukukun parçaları da kişisi mal-mülk sahiplik eliyle; ilahi hukukun parçalarında kişisi sahipliğin hukuksuz bağıntılarını üretmeye başlamıştı.

Sen bilgisayar yapamıyorsan toplum bilgisayar yapar. Yani sen dört koyunu güdemiyorsan toplum dört koyunu güder. “Dört koyun güdememe söylemi sömürü dilidir. Hiçbir üretim ve üretim hareketi kolektif olmamakla ya da kişisi koyun gütme gibi eğilimlerle başlamamıştır. Koyun gütme bilgisayar üretme gibi tekil süreç işi değil aksine kolektif mirasla kolektif işidir. Buna rağmen bu sözü size kişi kendisi “dört koyun gütmeyen sömüren kişi” olmakla bu sözü size ayar çekmekle söyler.

Dört te olsa, beş te olsa; koyun gütmek kişi işi değil kolektifin işidir. Koyun, o koyunun güdülmesi ile kalmaz. Koyun güden: koyunu kırpmaz. Koyunun altını temizlemez. Ağıl yapmaz. Koyunun veterineri değildir. Süt sağmaz. Kuzuyu ayrı gütmez. Sütü, süt ürünlerine dönüştürmez. Yünü eğirip, boyayıp dokumaz. Aba, keçe, kumaş haline getiremez vs. Süreç kolektif başlar, kolektif olukla niceledir. Ve alt mesleklere dönüşür. Çünkü bir süreç gibi üretim hareketi süreci de tekilliği de içinde sürecin sizle birlikte kolektif oluşuyla özel bağıntılı başlar ama siz dışıyla giriştiği bilgi, deneyim aktarma kolektiftir.

Koyun kendinizin tüketimidir. Ama kendi tüketiminiz olan koyun tekil kişi inisiyatifi içinde sizin önünüzde geleceği de garantiye alan sürü olmaya dönüşemez.  Çünkü sürü otlatmaya ve sürünün korunmasına ayıracağınız zaman içinde siz; diğer zorunlu ihtiyaçlarınıza vakit ayırır olamayacağınızdan koyun gütme işi sürü hareketine ve bir yaşam garantisi olan verimliliğe pek pek dönüşemez.

Bu nedenle sizin de güvenliğiniz sağlayacak ikinci bir kişiye, neslinizin devamı olan sürecin korunup gözetilmesine ve yiyeceğinizin; ateşinizin yakılı tutulup; barınma yerinizin güvenli yer olmasına ve dahi koyuna ait diğer alt eylemli süreçlerin sizden başka beşinci yirmi beşinci kişiler tarafından yerine getirilir olmasına zorunlu ihtiyacınız vardır.

Demek ki üreten bir eylem sizin haricinizde; sizden ve sizin isteğinizden; sizin bilincinizden bağımsız olmanın en çok zamanıyla, en çok kolektif olmakla üretenle sürece ve süreç çevrimine başlar. Ya da kendi dışımızdaki kişilerin farklı kullanımlı emek güçlerini iş birliği içinde olmanın zorunlu değiştirme değeri ile üretir hale getirirsiniz.

Kendi güvenliğini sağlanamayan; daima diken üstünde tetikte olan kişi; korku ve kaygı eşikleri yüksek olmakla bu kişinin sürü zapt etmeyi düşünmesi dahi abes olur. Ve dahi olası olmayan durumla sürü zapt eden tek kişi, yırtıcı avcıları yağmacıları üzerinize çekmekle çok çok daha korunmasız olacaktır.

Dört koyun güden yiğit, değil dört koyun gütmek yırtıcıların önünde kaçmakla koyunun derisini bile elinde tutamaz. Kan kokusunun davet ettiği yırtıcılar nedenle yakaladığı bir avı bile elinde tutamayan hayatlar; avını en hızlı şekilde tüketmeye yönelir. Buna rağmen avı yiyemeden karnınızı doyuramadan bırakıp kaçmak zorunda olduğunuz bir âlem de size tekil üretim sürecini başlatmak tümden olasılık dışı gibidir.

Yani üretim yapma ve üretim zamanı, kolektiftir. Dört koyun gütme güdememe türü sözü başa kakar gibi söyleyenler de en çok sömürenler safında olanlardır. Bu tarz akıl dışı, deli saçması söylemlerle kolektif duyularınızı dumura uğratırlar. Bu söylemle olanlar hep emek harcamayıp, bedava geçinen asalaklarladır.

Siz hiçbir çobanın falan kişi için “o dört koyunu bile güdemez” dediğini duydunuz mu? Ama koyun gütmediği halde, söylediği sözden ötürü koyun güdüyormuş gibi bir illüzyonunu yapanları hep görmüşsünüzdür. Çoban bilir ki hiçbir çoban yün tarayan halaca dört koyun güdemez demediği gibi hiçbir hallaç ta çobana yün tarayıp dokuyamaz, süt peynir yapamaz gibi sömürünün ayrıştıran dilini kullanmaz.

Bunların hepsi bir arada, hepsi kolektif eylem içinde birlik olmadan ve biri olmadan; biri diğerine dönüşmeden, ola gelen süreçler değildiler. Aksine kolektif bağıntılı ayrı ayrı emek süreçleridirler. Bu dil kolektif bağıntının başka başka emeklere olan zorunlu bağıntısını gözetir olma bilincinin dili değil; salt sömürüyü meşrulaşan dilin illüzyon; göz boyaması; göz bağı yapmakla insanları düşünemez etme esrikle afyonlama dilidir. Çünkü koyun güderken; yün tarayıp dokuma yapamayacağınız gibi sütü de süt ürünlerine dönüştüremezsiniz. Kolektif kişi bu bilinçtedir. Sömürgen olan da, o tür söylemlerledir.
( Denge Ve Dengesizlik Süreçleri 16 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 11.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu