Sessiz
Veda
Sessizce çekip gitmişsin
Ayakuçlarına basarak
Kapıyı bile kapatmadan
Veda bile etmeden
Oysa bir helallik dileseydik birbirimize
Göz hakkı vardı
Söz hakkı vardı
Kim bilir neler düşünüyordun giderken
Kimin için sıkmıştın yumruklarını
Belki de “gidiyorum” desen
Fırtınalar kopacaktı dilinden
Yakıp kavuracaktı düştüğü her yeri kelimelerin
Susmayı tercih edişin asaletinden belki de
Sen sükût dilini iyi bilirsin
Onunla konuşur
Onunla anlaşırsın
Sükûtun suskunluk değil
Bir isyandı bana
Duyabilseydim
Sessizce çekip gitmişsin
Masamın üzerinde bir gül dalı
Dikenleri budanmış
Bom boş bir kâğıt
Kâğıttın üzerinde sararmış bir damla gözyaşı
Okuyorum mesajını
Gözyaşım gözyaşına karışıyor
Çınlıyor sükûtun dehlizlerinde feryadım
Sesimin yankısı patlatıyor kulaklarımı
Bir hıçkırık denizinde boğuluyor kelimelerim
Sonra perdeler aralanıyor
Kalbime doğuyor anlamı simgelerin
Demek öfkeni bastırdın da içine
Bana mutluluklar diliyorsun öyle mi?
Dikenleri alınmış gül dalının anlamı buydu ha…
Kuruyan gözyaşın ise
Mecburen gidiyorum demekti öyle mi?
Seni iyi tanırım ben
Sen kavganı eder
Yakar, yıkar
Diyeceğini der
Sonra çekip giderdin
Artık gerek yok mu diyorsun
Ya da çaresizliğimi görüp
Acıdığından mı bu sessiz gidişin
Ben de üç beş kelam etmek isterdim oysa
En azından uğurlardım seni
Ardından şiirler dökerdim yollarına
Ağıtlar yakardım yürek yakan
En azından ağlardım
Artık olan olmuş
Belki böylesi hayırlıdır diyelim
Hoşça kal sen yine de
Yolun güllerle dolsun
Hani adettendir
Hakkını helal et
Benim hakkım varsa helal olsun