bu acıya düşsen sende yanarsın 
ki
unutulmuşluğun ardın da 
efkarlar bilirim 
ansızın gelip 
insanın içini bıçak gibi deşen 
en çokta
yalnızlığın d/okunur savrulan yanına



sende bilirsin giden hep unutur
söz uzağa varmaz 
anlatamaz 
bekleyenin gözlerinde ki esareti
kavuşturmaz hasrete hasreti


bu acıya düşsen 
usul usul
seni de yakar çiseleyen yağmurun sesi

hani dağın yamacında dursan 
bir dağın yamacında 
bir dağ daha var
derlerdi
dağlar içini kime dökerdi 
bilmezler be canım
yol yokuş olur dert seninse 
zaman asır
kim anlardı ki seni uzaktan uzağa 
yaralığı yüreğin hangi yükü taşır



sonra 
biz bizeydik gecenin nankör tarafında
günler elbetteki doğuyordu zehir zemberek ama
ibaretin yokluğundu baktığım her aynada
bana kalsa ağlardım dâhâ
dal kırıldıysa 
ciğeri yandıysa insanın diyor ömür rüzgarı 
neyin penceresidir artık 
kifayetsiz kalan her bir söz?




bu acıya düşsen 
kendini arardın inan etinle tırnağınla

bu acıya düşsen
ezber ederdi adımı inan

sustuğun dudaklarının ucunda ölüm





( Sustuğun Ölüm başlıklı yazı ACZ tarafından 11.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu