“Bir insanın ülkesini sevmesi takdir edilecek bir şey. Ama sevgi neden sınırda bitmek zorunda?” - Pablo Casals

Mutlak bitmek zorunda değil zaten. Sadece, sınırdaki ve sınır ötesi düşmanı sevmek zorunda değilizdir. Aslında düşmanı yaratan da uygarlığımızın paylaşımsız mülkiyet sınırlarıdır.

Ülke sınırları var olan yamuk insan uygarlığının ana mülkiyet temelidir. Adalet bile mülkiyetin temeli yapılmışken sınırları kaldırmak uygarlığı yeniden tasarlamakla belki olasıdır. Para ve mal istifi üzerine temellenmiş insan uygarlığı sınırları kutsamıştır. Sadece zamana uygun insani ihtiyaçların karşılanması gereğine uygun küresel ve daha ilerisindeyse evrensel bir uygarlık yapılanmasıyla sahiplik mülkiyeti sınırları kalkabilir. Yerine insanlığı yüceltici kullanım mülkiyeti tesis edilebilir.

Sınırların kalkmasını küresel sermaye ister. Zaten küresel sermaye ulusal sermayenin sınır ötesi artı değer kapma rekabetiyle oluşmaktadır. Rekabeti siyasi ve milli ekonomiyi koruma desteklerinden arındırıp özgürleştirmek ister. Fakat şu bilinmeli ki küresel sermaye fiziki sınırları umursamaz; adil rekabete sekte vuran ekonomik sınırlandırmaları kaldırma peşindedir. İyi midir kötü müdür bunu zaman gösterir. Aslında gelir paylaşımı mülkiyet hissesine göre yapıldıkça çok da farklı bir olumluluk beklemiyorum. Belki uzun vadede emek ve sermaye küreselleşip serbest dolaşıma geçtiğinde insan uygarlığı sınırların savaşmaya değer olmadığı bir konuma yükselir. Hani, "hattı kalkınma yoktur, sathı kalkınma vardır" gerçeğine toslayıp kendine bir çeki düzen verme gereğiyle gelir paylaşımında yeniden yapılanmaya gidebilir. Şu anda dünya ekonomik üretim gelirlerinin yarısı dünya nüfusunun yüzde biri üstüne mülkiyetlidir. Bu zıvanadan çıkmış vahşilikte sermayeci bir liberal ekonomidir.

Sanki çocukluktan çıkıp ergenliğe girmiş; insan uygarlığı şaşkın. Bir, "ben neymişim abi" diyerek kendini göklere çıkartıyor, bir de bakmışız aslında denizin hakkı olan bir çakıl taşı için kavga çıkartıp kendini yerin dibine batırıyor. Kapitalizm zaten şu anda dünya egemeni ve oldukça zalim; ilerisi için ancak "bireyci sosyalist demokrasi" egemenliğini amaç edinebiliriz. Bireyci sosyalist demokrasiyi, bireysel özgürlüğü önemseyen, fakat bireye ve kurumlarına ne siyasi ne ekonomik alanda toplumsal hakimiyet hakkı tanımayan; üretimin artı değer gelirini emek-sermaye-devlet üçleminde kullanım ve ihtiyaç hakkına hisseli adil paylaşım hukukunu benimseyen bir yönetim biçimi olarak hayal ediyorum. Yani, insan uygarlığını sahipli mülkiyet ve para istifi temelinden söküp, kullanım ve üretim hakkı mülkiyeti temeline oturtmuş bir Yeni Dünya yaşam düzeni hayal ediyorum.

Muharrem Soyek
( Sınırsız Dünya başlıklı yazı M. Soyek tarafından 16.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu