Cinsiyetsiz bir gülüş
ısmarlayabilirim
Belki de bonkör bir sevgi
Sonra da çatar kaşlarımı giderim
Gülümsemeyi ertelediğim
Bir öğle üzeri.
Zaman uyurken kalkmayı hep erteledim
Ertelediğimdense eremediğim
Göz ucuyla dokunurken hayata
İrili ufaklı balyalar halinde
Hüzün biriktirdim.
Kanıksadığım kadarıyla
Ya da olmasını dilediğim
Gayri meşru bir hayal nispetinde.
Uyumsuz addedilen hangi satırsa
gizlendiğim;
Giyinmeyi unuttuğum
Unutulduğum kadar
Uzvunu şiirin
Mahrem bir kovukta sakladığım.
Saklandığıma delalet kör gece,
Sandığıma ihanet ettiğim
Sair bilmece
Yine adsız bir gölgeyi
Mal ettiğim
Şiirin oynak tınısında
Akla zarar bir rehavete büründüğüm.
Dama taşlarından aşırıp
Kaldırım taşlarına gizlemekse
Ya da pergelle çizdiğim dairelerini
Hayal öbeklerinin
Bir sunumda sildiğime dair
Bir kehanetle savrulduğum o yatay
eksende.
Her şey bir kuram madem
Tozutan aklın hücrelerinde
Bile bayat hikâyeler saklı iken
Sonra ayıklarken taşını
Dünya denen pirincin,
Sakıncalarına ihanet ettiğim
Tüm gerçeklerin.
Aklım başında olsaydı
Edinmezdim böyle bir vazife:
Kuytulardan kaçıp aydınlığa
Çıkmak adına
Belki de büyüdüğüm evin duvarlarına
Çizdiğim şekiller;
Kova kova boya ile temizlenirken
kerelerce
Akça pakça tavanda bile
Nasıl oluyorsa ayak izlerim.
Uyudum tüm ömür
Uyandım ansızın ayağında dizenin;
İmgeleri iteklerken elimin tersiyle
İçine düşmeyi arz ettiğim
O minval belli ki
Şiirin tutarken nabzını
Sonra ayılıp bayılan
Esrikli düşlerle
Hayatı ettiğim bunca talan da
Yetmezmiş gibi
İri göğüslü bir kadında saklı o anne
şefkati
Evrildiğim kundağında
Şiir yüzlü isyanlarla hemhal
Bir oyuncak kadar kırılgan
Artık nasıl oluyorsa insan…
Hezeyanlar mı irili ufaklı?
Yoksa aklımın dökülen çakıl
taşlarında
Hep takip ettiğim hazan yüklü dizeler
mi?
Yazı kışı geçtim geçeli
Baharı cepken bilip de
Sonlanmayı beklerken şiirlerden biri.
Zaman da atıl tıpkı
Tabanlarımda yorgunlukla
Akıntıya kürek çektiğim…
Ömür de olmuş misliyle talan
Akıp giden yaşları biriktirdiğim
En büyük deniz işte
İçinde boğulmayı dilediğim.
En engin surede
Tanrım beni baştan yarat, diyenlere
Duyduğum haset değil de
Çektiğim hasretin binde biri
sığmazken
Şu metruk şiire:
Solumda yangın
Sağım tutuk;
Solungacı şiirin
En izafi tanık
Yine görmezden gelindiğim
En şaibeli mevta olmaksa
Sonradan düşen payıma
Uyumakla geçen ömrün ilk faslı
Sondan hangi zaman önceyse
Şiirle örtüşen en sakil vasfımı da
Tetikleyen mutlak bir hüzün.
Diri benliğin telaşında
Biteviye büyüyen dizeleri serptiğim
Gönül tezgâhı.