Kuraklığıma çöldüm bir zamanlar. Kılıcımda tıp kı boynum kadar kirli ve
inceydi. Dağ gibiydi yüreğim, dağ gibiydi yalnızlığım, dağ dibiydi ruhumda
filizlenen yabanım ve nadassız deniz gibiydi renklerinden mızraklanmış kır
çiçeklerim.
Soranlara yuvarlanıp gitmediğimi ve hayatla tam teçhizatlı savaştığımı
anlatıyordum ve sonra kendime aslında kendimle savaştığımı ve galibi olmayan
bir savaşın içinde debelenip durduğumu bir türlü anlatamıyordum. Merak ettiysen
diye söylüyorum ”tam teçhizat dediğim kuşandığım kalemimdir ben ise bildiğin şairci çırağı”
Geçmişimde kimya notlarım çok iyi olmasına rağmen, bugün bakıyorum da
kimyamın nasıl bozulduğuna inanasım gelmiyor ve saklıyorum kendimden,
geleceğimden hatta kendime rüya görmeyi bile yasakladığım çok gecem olmuştur.
Uyuyamadığım ve içimde mağaralaşan bir çok gecemi uykusu bölünmüş
yarasalarla paylaştığım çok olmuştur. Bizimkine dertleşmek dense de ve her ne
kadar inkar etseler de kanı çekilen umudumun baş katilleridir onlar. Kör
olasıcalar diyorum kör olmalarına rağmen çünkü karanlığı maalesef benden daha
iyi görüyorlar.
Mevsimsiz kelebekler besliyorum kanatlarının hatırına ve kaydırılası
yıldızlar biriktiriyorum niyeti de kısmeti sana uzanan şiirlerimin her
satırına. Biliyor musun, kuzgunum hiç olmadı ama olsaydı ilk sana uçururdum ya
da bir ses verebilseydin bize tüm kuşları kuzgunlaştırırdım.
Kendimi bile tarif edemiyorken, önce kendimden sonra ruhumun sana çıkan tüm
sapaklarından kaçmaya çalıştım. Heybemde, katığında bir kaç şiir ve
kırıklığında bir miktar hayal kalmış olmalı ki ayaklarımın olmadığını fark
etmem uzun sürmedi. Gözyaşlarımı içime çekmemle olduğum yere yığılmam bir oldu.
Güneşin yosun tutmuş gamzelerinden sarkan sırat keskinliğiydi yüzüme tokat
gibi çarpan keder.Evet alabildiğine
ayazdı, sırtını sıvazladığım yalnızlığıma gülüşüm ve biliyordum ki, zulalarımda
biriktirdiğim tüm senli düşlerimde artık ebedi karantinaya alınmıştı.
Şimdilerde,
ellerim susuz toprak. Üzerine basıp geçtiğin her cennet kül rengi papatya
tarlası ve göğsümde ağlayan zamansız yağmurlar sonrası uzanamadığım her
gökkuşağı ise rengi yitik düşler söküğü sokağıdır.
Söyle şimdi,
hangi acıydın, hangi sancıydın geçip giderken ömrümden ki ölemiyorum. Kaç
kıyamet daha kopacak ya da kaç Tanrı daha ölecek içimde inan hiç ama hiç
bilemiyorum.
ilhanaşıcıkasımikibinonyedi