- Sevmek mi?
Zor be
kardeşim!
Dikeni tutarcasına çıplak ellerinle,
ateşi ya da....
Kış günü buzlu suda yüzercesine...
Kanarcasına, yanarcasına,
boğulurcasına...
Boyun damarlarını patlatırcasına...
Gözlerini ağlamaktan
köreltircesine...
Kalbini özlemekten çürütürcesine...
Üstünü başını paralarcasına...
İçini parçalarcasına...
Yüreğim kaç pare olmuştur?
Bilen var mıdır sahiden?
Kaç yare açılmıştır yüreğinde, gören
var mıdır?
-Sevmek mi?
Zor be dostum!
Her yüreğin harcı değil.
Taş olmak lazım gelir bazen.
Kör olmak icap eder, sağır ya da...
Hele bir de suskunluk girdi mi işin içine!
Vay haline...
Düşünsene ağzına kadar onunla dolusun ama konuşamıyorsun.
Gözlerin ondan başkasını görmüyor, ama
onunla görüşemiyorsun.
Onun seni bahara erdiren sesini
duyamıyorsun.
Elerini tutamıyorsun.
Gözlerinin içine bakamıyorsun.
- Sevmek mi?
Ölmek desene şuna arkadaşım!
Can çıkıyor resmen.
Hasret idam fermanın oluyor.
İnsafına kalmışsın onun artık.
Lütfedip ararsa seni;
Zahmete girip sorarsa,
Aklına düşüp görürse ne âlâ?
Sen her gece ölmeye yatarsın.
Her sabah ölmeye uyanırsın.
Rabbim hiçbir yüreğe beklemeyi koymasın
saatlerce...
İşkence basbayağı...
- Sevmek mi?
Yaşarken ölmek desene
şuna azizim!
Yaşarken gömülmek...
Çürümek.