AKRABALIK BAĞLARI VE
ORTA YOL;
Bu dünyada akraba olanlar, babam müftü,
dedem derin hoca diyenler, hatta daha da ilerisi babası Nebi veya Resul diye
güvenenler; Orada herkes kendi başına kalacaktır. Orada babanın oğula, oğulun
babasına bir faydası olmayacaktır.
31/LOKMÂN-33:
Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekum vahşev yevmen lâ yeczî vâlidun an veledihî ve lâ
mevlûdun huve câzin an vâlidihî şey’â(şey’en) inne va’dallâhi hakkun fe lâ
tegurrennekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yagurrennekum billâhil garûr(garûru).
Ey insanlar, Rabbinize karşı takva
sahibi olun! Ve o günden korkun ki; baba, oğluna karşılık veremez (yardım
edemez). Ve oğul da babasına bir şeyle karşılık veremez. Muhakkak ki Allah'ın
vaadi haktır. Öyleyse dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Garur (tagut),
Allah'a karşı sakın sizi kandırmasın.
11/HÛD-45:
Ve nâdâ nûhun rabbehu fe kâle rabbi innebnî min ehlî ve inne va'dekel hakku ve
ente ahkemul hâkimîn(hâkimîne).
Ve Nuh (a.s) Rabbine seslendi. Sonra (şöyle) dedi: “Rabbim! Muhakkak ki
oğlum benim ailemdendir. Ve muhakkak ki Senin vaadin haktır ve Sen, hüküm
verenlerin en iyi hüküm verenisin.”
11/HÛD-46:
Kâle yâ nûhu innehu leyse min ehlik(ehlike), innehu amelun gayru salih(salihin),
fe lâ tes'elni mâ leyse leke bihî ilm(ilmun), innî eızuke en tekûne minel
câhilîn(câhilîne).
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden
değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin
hakkında bir ilmin (bilgin) olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben,
cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.”
İzin günü akrabalık bağları yoktur.
23/MU'MİNÛN-101:
Fe izâ nufiha fis sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ
yetesâelûn(yetesâelûne).
İzin günü sur'a üfürüldüğü zaman,
artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal
hatır) sormazlar.
Nezirler uyarıcı ve müjdeleyicidirler. Bizler de bu konuda insanları
uyarmağa devam edelim.
6/EN'ÂM-48:
Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene
ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz Resulleri “uyarıcılar ve
müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur
(Allah'a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi
yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.
67/MULK-8:
Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum
hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur.
Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir
(uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.
67/MULK-9:
Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in
entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize
nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz
ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”
67/MULK-10:
Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).
Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl
etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.
Din öğretiminde insanlara aman ha, sakın aşırı gitmeyin siz orta yolu
tutun. Siz beş şartı yapın nasılsa
cennete gidersiniz diyerek insanlar yanlış bilgilendirilmektedir. Allah’ın
böyle bir orta yolu yok haberiniz olsun.
Kavmin ileri gelenleri bir gün kendilerini Allah’a ulaşmayı dilemeye
davet eden Peygamber Efendimize ya Muhammed biraz senden biraz bizden alalım
gel bir orta yol bulalım dediklerinde Allahütealâ aşağıdaki ayeti indiriyor.
17/İSRÂ-73:
Ve in kâdû le yeftinûneke anillezî evhaynâ ileyke li tefteriye aleynâ
gayreh(gayrehu) ve izen lettehazûke halîlâ(halîlen).
Ve neredeyse sana vahyettiğimiz şeyden başkası ile
Bize iftira etmen için gerçekten seni fitneye düşürüyorlardı. Ve o taktirde
seni mutlaka dost edinirlerdi.
Peygamber
Efendimiz (S.A.V), muhakkak ki münafıkların söylediklerine inanmazdı ama
Allahütealâ, inanmış gibi görünmesi halinde, O'nu dost edineceklerini ve
fitneye düşüreceklerini söylemektedir.
17/İSRÂ-74:
Ve lev lâ en sebbetnâke lekad kidte terkenu ileyhim şey’en kalîlâ(kalîlen).
Ve seni sebat ettirmeseydik,
andolsun ki sen, onlara biraz meylederdin.
Münafıklar Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i hep fitneye düşürmek
istemişlerdir ama Allahütealâ O'nu hep korumuştur. Allah'ın korumasıyla onlara
meyletmesi önlenmiştir.
Allah razı olsun.
Burhan AKSU