SABAH AKŞAM
ALLAHIN ZATNI DİLEYENLERLE BERABER OL.
Dünya için zikri terk etme, zikirsizlere,
nefsine uyan ve günahkarlara itaat etme;
18/KEHF-28: Vasbır nefseke meallezîne
yed'ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu ve lâ ta'du aynâke
anhum, turîdu zînetel hayâtid dunyâ ve lâ tutı' men agfelnâ kalbehu an zikrinâ
vettebea hevâhu ve kâne emruhu furutâ(furutan).
Sabah akşam, O'nun Vechi'ni (Zat'ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber
nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan
çevirme! Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî
olan kimselere isteyerek, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!
Allahütealâ burada, Peygamber
Efendimiz (S.A.V) ile sahâbe arasındaki ilişkilerden bahsetmektedir ve Allahütealâ:
"Sabah akşam yani günün her vaktinde Allah'ın Zat'ını isteyerek Rabbine
dua edenlerle birlikte ol." diyerek sahâbenin bir başka cephesini daha
aydınlatmaktadır.
Sahâbe ruhlarını, vechlerini,
nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmek niyetindedirler. Ruhlarını
teslim edenler vechlerini, vechlerini teslim edenler nefslerini, nefslerini
teslim edenler de iradelerini Allah'a teslim etmeyi dilerdi. Herkes Allah'a
daha üst seviyede teslim olma yolundaydı. Her seferinde ruhun da vechin de
nefsin de iradenin de istediği Allah'ın Zat'ıdır. Çünkü hepsi Allah'a teslim
olmak üzere yaratılmıştır.
Burada Allahütealâ'nın çok güzel bir
ifadesi vardır: "Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına,
heveslerine tâbî olan kimselere, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme"
buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in etrafında iki nevi insan vardı:
Allahütealâ'nın bu ayeti indirmesinin
arkasındaki olaydan bahsedelim:
Uyeyne isimli şehrin ileri
gelenlerinden birisi Resûlullah, Selman Farisi ve bir grup fakir müslümanla
birlikteyken O'nun yanına gelmiş. Selman Farisi'nin üzerinde yünden bir aba
varmış (zaten bütün sahâbe yün giyiyordu). Abanın içinde terlemiş. Uyeyne,
Peygamberimiz (S.A.V)'e demiş ki:
"Bunların kokusu seni rahatsız etmiyor mu?" Biz mudarrın ileri gelenleri
ve liderleriyiz. Biz Müslüman olursak herkes Müslüman olur. Senin peşinden
gitmekten bizi sadece bunlar alıkoyuyorlar. Onları yanından uzaklaştır ki; Sana
uyalım ya da bize başka, onlara başka meclis ayır."
Resulüllah onların isteklerini
yerine getirmeye yeltenir. Bu ayet inince çıkıp o fakirleri aramaya başlar.
Onları görünce yanlarına oturur ve şöyle buyurur:
"Allah'a hamdolsun, O
Allah ki; ümmetimin içinde bana nefsimi kendileriyle beraber tutmamı emrettiği
kimseler yarattı. O gâfiller, Allah'ın emirlerini terk edip heva ve heveslerine
uymuşlardır."
Bu ayet-i kerime heva ve
heveslerine uyan Uyeyne gibi o şehrin ileri gelenlerinden bahsetmektedir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) ise o fakirlerle beraber olmuştur.
18/KEHF-29: Ve kulil hakku min rabbikum
fe men şâe fel yu'min ve men şâe fel yekfur innâ a'tednâ liz zâlimîne nâren
ehâta bihim surâdikuhâ, ve in yestegîsû yugâsû bi mâin kel muhli yeşvîl
vucûh(vucûhe), bi'seş şerab(şerabu) ve sâet murtefekâ(murtefekan).
De ki: “Hak Rabbinizdendir.” Bundan sonra artık dileyen inansın ve dileyen
inkâr etsin. Muhakkak ki Biz, zalimler için kenarları, onları (kâfirleri) ihata
eden (saran, kaplayan) bir ateş hazırladık. Ve eğer onlar yağmur isterlerse
(ateşe karşı), erimiş maden gibi koyu ve kaynar, yüzleri kavuran bir su
yağdırılır. Ne kötü bir içecek ve ne kötü bir dost (yardımcı).
Burada Allahütealâ bir önceki ayetin
(Kehf-28) açıklamasında anlatılan Uyeyne gibi insanlardan bahsetmektedir. Bu
insanlar; sahâbenin dışında kalan, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olmayan,
Allah'ı zikretmekten gaflete düşenlerdir.
Allahütealâ'nın insanlara
yaşattığı dünya hayatı gelip geçici bir rüzgâr gibidir. Böyle bir dizaynda,
Allahütealâ o insanlara dünyada servet verir, onlar haram paralar kazanırlar.
Cehennemlerini daha kötü bir standart içinde geçireceklerdir. Allah onların
cehennemdeki durumlarını anlatmaktadır. Allahütealâ'dan, ateşi söndürmesini
isterlerse Allahütealâ öyle bir yağmur yağdıracaktır ki; yağmur da onları ayrıca
yakacaktır. Yani olay Allahütealâ'nın dostları için ayrı, düşmanları için ayrı
bir dizayn içermektedir.
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU