ŞEYTANIN
SULTANLIĞI YOKTUR!
Allaha ulaşmayı dileyip Allah’a kul
olanların üzerinde şeytanın bir sultanlığı yoktur. “AMA KALPTEN…!”
39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi
lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve
onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar,
kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı
dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Bu ayet sahâbeden bahsetmektedir.
Burada taguta kul olmaktan Allah'a ulaşmayı dileyerek kurtulup Allah'a kul olma
noktası ifade edilmektedir. Bu nokta aynı zamanda kişinin takva sahibi olduğu
yerdir.
15/HİCR-42: İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake
minel gâvîn(gâvîne). Azgın olanlardan (iğvaya
düşürdüklerinden) sana tâbî olan kimseler hariç, muhakkak ki; benim kullarım
üzerinde senin bir sultanlığın (gücün) yoktur.
Şeytanın insanların hiçbirisi
üzerinde bir yetkisi, bir sultanlığı yoktur. Kim şeytana tâbî olursa, şeytana
taparsa, şeytanın büyü, hüddam, fal, astroloji gibi çeşitli dallardaki şeytanî
kimliklerine tâbî olursa, onlar şeytana tâbî olanlardır. Şeytan onların
üzerinde hükümranlık kurar ve hepsini de kendisiyle beraber sadece cehenneme
ulaştırır.
Bilmeniz lâzım ki; dünyanın son
savaşı, şeytanın taraftarlarıyla Allah'ın taraftarları arasında olacaktır. Bu
son savaştan sonra bir devre, sulh ve sukûn devresi olacaktır. Hak, bâtıla
gâlip gelecektir. Şeytan ve taraftarları yenilecektir. O savaşta deccal
öldürülecektir.
Allah'ın dostları ve
şeytanın dostları olmak üzere insanlar şu anda da iki gruptur. Dün de iki
gruptular, yarın da iki grup olacaklar... Ve kıyâmetten sonra şeytan ve
taraftarlarının hepsi mutlak olarak cehennemde olacaklardır.
16/NAHL-99: İnnehu leyse lehu sultânun alellezîne âmenû ve alâ rabbihim
yetevekkelûn(yetevekkelûne). Çünkü
onun, âmenû olanlar ve Rab'lerine tevekkül edenler üzerinde bir sultanlığı
(yaptırım gücü) yoktur.
Birinci ve ikinci basamaklarda
olaylar yaşanır ve değerlendirilir. Kişi henüz âmenû olmadığından şeytan, onun
üzerindeki hakimiyetini bu basamaklarda sürdürür. Kişinin iç sesini taklit
ederek, kendi düşüncelerini kişinin düşünceleriymiş gibi gösterir. Ve
insanoğlu, doğruyu yapıyorum düşüncesiyle, farkına bile varmadan hataları
ardarda işler.
Sadece âmenû olanlar ve
Rab'lerine tevekkül edenler için şeytanın yaptırım gücü yoktur.
3/ÂLİ
İMRÂN-102: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ
ve entum muslimûn(muslimûne). Ey
âmenû olanlar, Allah'a karşı “O'nun hak takvası” ile (bi hakkın takva, en üst
derece takva ile) takva sahibi olun! Ve sakın siz, (Allah'a) teslim olmadan
ölmeyin!
Kişi, burada da Allah'a
tevekkül etmiş bir âmenû oluşu (bihakkın takvanın, Hakk'ul yakîn takvasının
sahibi oluşu) gerçekleştirmiştir.
Âmenû olanlar 3. basamaktan 22.
basamağa Allah tarafından ulaştırılacaklardır; Allah'ın garantisi vardır.
Kişinin tevekkülü Allahütealâ'ya ulaştıktan sonra da artarak devam ederse,
buradan sonra şeytanın yaptırım gücü etkili olamaz ve zikirlerini ve
ibadetlerini artırıp her gün biraz daha Allah yolunda ilerler. Ben Allah'a ulaşmayı
diledim. Allah sözünü tuttu, ruhumu Kendisine ulaştırdı. Ben fizik vücudumu
Allah'a teslim etmeyi dilersem Allah mutlaka bunu da gerçekleştirir diyen
kişinin tevekkülü daha üst seviye bir tevekküldür. Tevekkül müessesesi 22.
basamaktan sonra başlar. Kişi Allah'a ve Resulüne îmân eder ve nefsini ve
iradesini de Allah'a teslim etme tevekkül seviyesine ulaşabilirse onlar da
gerçekleşecektir.
34/SEBE-21: Ve mâ kâne lehu aleyhim min sultânin illâ li na’leme men
yû’minu bil âhireti mimmen huve minhâ fî şekk(şekkin), ve rabbuke alâ kulli
şeyin hafîz(hafîzun). Ve onun (iblisin) onlar
üzerinde bir sultanlığı (nüfuzu, tesiri) yoktu. Ahirete (hayatta iken ruhunu
Allah'a ulaştırmaya) inanan kişi ile ondan (Allah'a ulaşmaktan) şüphe içinde
olanları bilmemiz için (iblisle onları imtihan ettik). Ve senin Rabbin her şeyi
hıfzedendir.
Hayattayken Allah'a ulaşmayı
dileyenler, tek fırkayı oluşturan ve şirkten kurtulanlardır. Ve diğerleri ne
yazık ki şirkte ve küfürde ve hüsranda olanlardır ve gidecekleri yer
cehennemdir.
17/İSRÂ-65: İnne ibâdî leyse leke aleyhim sultân(sultânûn), ve kefâ bi
rabbike vekîlâ(vekîlen).
Muhakkak
ki Benim kullarımın üzerinde, senin bir sultanlığın (yaptırım gücün) yoktur. Ve
senin Rabbin, vekil olarak kâfidir (yeter).
İnsanların Rabbi, şeytanın da
Rabbidir. İnsanların şeytana değil, Allah'a tevekkül etmesi emrolunmuştur.
Şeytan, insanlara nefsin
afetleriyle tesir edebilir. Şeytanın talebiyle (Allah'ın emirlerini yapmamak,
yasak ettiği fiilleri işlemek) nefsin afetlerinin talebi aynıdır. İblis de bu
talepleri biraz daha süsleyerek, nefsin afetlerini biraz daha azgın hale
getirir ve sonuçta insanlar şeytanın talebini gerçekleştirir. Zaten nefsin
afetleri şeytan ne istiyorsa onu yapmaya göre programlanmıştır; bu sebeple da
bu bir yaptırım gücü değildir.
İblisin, kıyâmet günü cehennemde
bütün insanlara, cinlere ve şeytanlara söyledikleri İbrahim Suresinin 22. ayet-i
kerimesinde anlatılmaktadır:
14/İBRÂHÎM-22:
Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve
veadtukum fe ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum
festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ
entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu),
innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun). Şeytan,
emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan
vaadini” vaadetti. Ve ben de size vaadettim. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve
ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim.
Sadece sizi davet ettim. Böylece siz, bana icabet ettiniz. Artık beni
kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim
yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de
inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”
Dikkat edilmelidir ki; şeytan,
insanlara sadece teklif eder. Kendi rızası ve iradesiyle kimsenin adına bir şey
yaptıramaz ama insanları, yalan söyleyerek kandırır. İnsanların nefsleri de
aynı şeyleri yapmak istediği için, insanların büyük kısmı devamlı günah işler.
AKSİ TAKDİRDE
SIRATIN ÜZERİNE OTURAN ŞEYTAN YOLDAN SAPTIRIR…!
7/A'RÂF-16: Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme).
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı
Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi.
İnsanların kurtuluş yolu Sıratı
Mustakîm'dir. İblis,
insanların Sıratı Mustakîmler'ine oturarak, onları oraya ulaşmaktan men etmek
ister. Kıyâmete kadar gayesi budur. Bunu emaniyyeyi kullanarak yapmaktadır. Din
öğretenleri, insanları bu hedefe ulaşmaktan men edecek bir noktaya
ulaştırmıştır. Sıratı Mustakîm'e oturmaktan muradı budur. Onlara: "İnsan
ruhunun ölmeden evvel Allah'a ulaşması mümkün değildir. Çünkü insana ruh hayat
verir, ruh vücudunuzdan ayrılırsa ölürsünüz. Böyle bir şey hiçbir zaman mümkün
değildir." demektedir. Ve bunun tabii neticesi olarak da onlar, buna
(insan ruhunun ölmeden Allah'a ulaşmasına) karşı çıkmaktadırlar.
7/A'RÂF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve
an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne). Sonra,
elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim
ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
Allah'ın emrine rağmen iblis, Âdem
Aleyhisselâm'a secde etmemiştir. Allahütealâ, kıyâmete kadar onu yaşatacağına
söz vermiştir. İblis, Allahütealâ'ya o hain kafasından neler geçtiğini
anlatmaktadır. Bu ayette iblisin insanları nasıl tuzağına düşürdüğü
belirtilmiştir.
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU