EVLERDE KÖPEK
BESLEMEK DİNEN UYGUN MUDUR?
Yaratılanları seveceğiz yaratandan
ötürü. Allah’ın yarattığı bütün varlıkları seveceğiz, şefkat ve merhamet
göstereceğiz. Ama en çok Allah’ın aşkından severek yarattığı, ruhundan ruh
üfürdüğü eşrefi mahlûkat yani yaratılmışların en şereflisi dediği ve en çok
sevdiği insanı seveceğiz. Köpek sevgisi insan sevgisinin önüne geçemez,
geçmemelidir. Avrupada çocuk yapmayan insanlar evlerinde köpek beslemektedirler.
Bu moda son zamanlarda ülkemizde de sosyete kesiminde hızla yayılmaktadır. Ben
yazık Altınolukta kalıyorum. Sahilde herkesin elinde bir köpek sanki çok büyük
bir iş yapıyormuş ve çağdaşlık elde çocuk gezdirmek yerine köpek gezdirmekmiş
gibi dolaşmaktalar. Sahil köpekten geçilmiyor. İnsanların sıkıntılarından bir
kelime bahsetmeyenler oturmuşlar köpeklerin hak ve sıkıntılarından muhabbet
edip köpekler üzerinden arkadaşlıklar kuruyorlar. Üstelik ellerinde birer
naylon torba ile köpeklerinin pisliklerini toplayacakları yerde ulu orta
kakalarını yaptırıyorlar utanmadan. Köpek beslemek sorumluluk ister. Tabii ki
köpek de bakılsın ama aç insanların olduğu dünyamızda kuaförü, pedikürü, özel
doktorları ve giyimleri ve mamaları için bir çocuğun bakım masrafından fazla
masraflar edilerek köpekler beslenmektedir. Ama bu insanlar garip ve açları
görmüyorlar, zekatlarını, sadakalarını vermiyorlar. Sorsan hepsi Müslüman. Hatta
savaştan ve açlıktan ülkemize sığınan insanları ülkemizde istemiyorlar. Bu insanlığın
çok acı bir yanı…
Allah evleriniz mescittir, evlerinizi
kıble yapın ve namazlarınızı kılın buyurmaktadır. Namaz kılınan bir yerde
köpeğin dolaşması olmaz. Siz kabede, mescid ve camilerde köpek dolaştırabilir
misiniz? Köpeğin yaşadığı bir ortamda ve yerde namaz kılınamaz. O yüzden köpeği
ev içinde bakmak doğru bir davranış değildir. Ama evin dışında kulübede
bakılabilir. Hem bir canlıya baktığınız
içinde sevaba girersiniz.
Ama önce insan, önce çocuk….. Diğer
bütün yaratılanlar eşrefi mahlukat olan insana hizmet için yaratılmıştır
çünkü…!
10/YÛNUS-87:
Ve evhaynâ ilâ mûsâ ve ahîhi en tebevveâ li kavmikumâ bi mısra buyûten vec’alû
buyûtekum kıbleten ve akîmus sâlah(sâlate), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne). Musa (A.S) ve
kardeşine vahyettik: “İkinizin kavmi için Mısır'a evler yapın ve evlerinizi
kıble kılın ve namazı ikame edin. Ve mü'minleri müjdele!”
Bütün peygamberler ve bütün Resûller
zamanında Allah'ın namazı hep kılınmıştır. Hz. Musa zamanında namaz aynen
mevcuttu. Evlerden birini kıble ettikleri zaman bütün namazlar o eve doğru
kılınırdı.
Kıble, namaz kılarken dönülecek
yerin adıdır. Hz. İbrahim zamanından beri, Mekke'deki, Hz. İbrahim'den daha
evvel inşa edilen (Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in yeniden onardıkları) kesimi,
Allahütealâ kıble yapmıştı. Oysa ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)'den evvel
kıble, Mescid'il Aksa'ydı.
İnsan için en üst seviye
tevazu, başını yere kadar indirebilmektir. Eğilmek, eğilerek selâm vermek,
insan iki büklüm olsa da aynı seviyede bir yakarış değildir. Kişi ne zaman ki
başını yere koyar, o zaman Rabbinin kendisinden ne kadar üstün olduğunun
bilincine varır. İnsanoğlu sadece bir mahlûktur. Ve başını yere koyduğu zaman,
Rabbinin kendisini yaratan olduğu konusunda en kesin noktaya ulaşır. Daha
aşağıda bir yer yoktur. Olsaydı, başını oraya koyacaktı, Allah'ın üstünlüğünü
belirlemek ve tekmil kılmak üzere...
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU