GAYBI TAŞLAMAK, YANİ BİLMEDEN TAHMİNDE ZANDA BULUNMAK;
18/KEHF-22:
Se yekûlûne selâsetun râbiuhum kelbuhum, ve yekûlûne hamsetun sâdisuhum
kelbuhum recmen bil gayb(gaybi), ve yekûlûne seb'atun ve sâminuhum kelbuhum,
kul rabbî a'lemu bi ıddetihim mâ ya'lemuhum illâ kalîl(kalîlun), fe lâ tumâri
fîhim illâ mirâen zâhirâ(zâhiren), ve lâ testefti fîhim minhum ehâdâ(ehâden).
Ve gaybı taşlayarak (bilmeden tahminde bulunarak)
diyecekler ki: “(Onların sayısı) üçtür, dördüncü onların köpeğidir.” “Beştir,
altıncı onların köpeğidir.” diyecekler. Ve “Yedidir, sekizinci onların
köpeğidir.” diyecekler. De ki: “Onların adedini en iyi Allah bilir. Pek azı
hariç, onlar bilmezler.” Onlar hakkında, zahir olandan (bilinenden) başka
tartışma (mücâdele etme)! Onlar hakkında, onlardan birisine soru sorma
(açıklama isteme)!
10/YÛNUS-36: Ve
mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ(zannen), innez zanne lâ yugnî minel hakkı
şey'â(şey'en), innallâhe alîmun bimâ yef'alûn(yef'alûne).
Ve onların çoğu zandan başka bir şeye tâbî olmaz.
Şüphesiz zan, haktan bir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah, onların
yaptıklarını bilendir.
Allah razı olsun.
Burhan AKSU