HER ŞEY ALLAH’IN BİLGİSİ
DAHİLİNDE VE O’NUN DİLEMESİYLEDİR.
Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır.
Allah’ın yarattığı her zerre mutlaka bir kitabı- Mübînde yazılıdır. O’nun
bilgisi ve izni olmadan bir yaprak dahi düşmez.
6/EN'ÂM-59: Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve
ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ
ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî
kitâbin mubîn(mubînin). Ve gaybın anahtarları,
O'nun yanındadır. Onu O'ndan başkası bilmez. Ve denizde ve karada ne varsa
bilir. O bilmeksizin, bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içinde hiçbir
yaş ve kuru bir dane yoktur ki, “Kitab-ı Mübîn”de bulunmasın.
"Kitab-ı Mübîn" apaçık kitap
demektir. Hem Kur'an'ı Kerim, hem Lehv-i Mahfuz, hem de Lehv-i Mahfuz'daki Ümmül
Kitap kastedilmektedir. Bu ayet Cinn Suresinin 26 ve 27. ayetleriyle bir
illiyet rabıtası içindedir.
72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(ehaden).
O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez
(açıklamaz).
72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni
yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden).
Resullerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O
taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevk eder
ki,
Allah’ın izni ve dilemesi olmadan hiç
kimseye bir musibet isabet etmez.
64/TEGÂBUN-11: Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(bi iznillâhi),
ve men yu'min billâhi yehdi kalbeh(kalbehu), vallâhu bikulli şey'in
alîm(alîmun). Allah'ın
izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah'a îmân ederse (âmenû
olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.
Kimse hiç kimseye hayat verip diriltemez
ve öldüremez. Dirilten de O’dur, öldürende.
53/NECM-44: Ve ennehu huve emâte ve ahyâ.
Ve
muhakkak ki, öldüren ve dirilten O'dur.
Mutlu edip güldüren ve musibetlerle
ağlatan Allah’tır. Güldüren de O’dur, ağlatan da,
53/NECM-43: Ve ennehu huve adhake ve ebkâ.
Ve muhakkak ki, güldüren ve ağlatan O'dur.
Zengin edip varlıklı kılan insanların
aklı, bilgisi ve becerisi değil, yalnızca Allah’tır.
53/NECM-48: Ve ennehu huve agnâ ve aknâ.
Ve muhakkak ki O, zengin eden ve varlıklı kılan O'dur.
Yaratan da dilediğimiz zaman hidayete
erdiren Allah’tır,
26/ŞUARÂ-78: Ellezî halakanî fe huve yehdîn(yehdîni).
Beni yaratan da hidayete erdiren de O'dur.
Rızkımızı veren O’dur,
26/ŞUARÂ-79: Vellezî huve yut’ımunî ve yeskîn(yeskîni).
Ve beni yediren ve içiren, O'dur.
Dilediği zaman şifa veren doktor veya ilaç
değil, onları vesile kılarak şifa veren Allah’tır.
26/ŞUARÂ-80: Ve izâ maridtu fe huve yeşfîn(yeşfîni).
Ve hastalandığım zaman bana şifa veren, O'dur.
Mürşidime tabi olduğum gün günahlarımı sevaba çeviren Allah’tır.
26/ŞUARÂ-82: Vellezî atmeu en yagfira lî hatîetî yevmed dîn(dîni).
Ve din günü, benim hatalarımı mağfiret etmesini umduğum da O'dur.
Allak razı
olsun.
Burhan AKSU