Ön ittifaklı süreçlere gelene kadar mana anlaması, animizm karakteri içinde ve içinde asla din ve Yüce Tanrı anlayışı olmayan groteski bir mana anlamasıydı. Bu mana anlamasının temeli akıllarında bile geçmeyen asla ve asla Dünyanın kökenini açıklamak değildi.
Yine groteski mana anlayışı olmayan bir ahlakı açıklamak; ahlaka bir temel bulmak niyetiyle hiç değildi. Arzusu çevredeki olgu ve olaylara bir açıklama getirmek te değildi. Zaten dünyanın kendisi ve çevresindeki kararlı olay süreçler insanımsıların verili bir temel düzlemi olmakla; onlar öyle olduğu için insanımsıların kendisi de böyle oluyordu. Totem, İlah, El, Mamon ve Yüce Tanrı anlayışı; animizle (her şeyin canlı sayılması-canlıcılık) olan groteski mana anlayışından çok farklıydılar.
Birleştiğinde tatlı ile acı
Ne yeşeren ot ne suyu bulandıran sazlık
Ön ittifak öncesinin ahvali şeraiti tam da böyleydi. İşte tarih böyle bir başlangıçtan günümüze geldi. Bunun açıklaması sayfalar sürer.
Temas eden ve ittifakı olan totemi yapıların, her biri birbirine göre; bir hikâyeydi. Bu hikâye tecridi oldukları kapalı alan içinde kültürleri ile yaşamlarıyla, biyolojileriyle, karakterleriyle, feno tipleriyle, kendilerini toteme göre anlatmalarıyla, meslekleriyle, beceri ve özellikleriyle, dilleriyle vs. birbirine pek benzemeyen tanınmamış hikâyelerdi.
İttifak nedeniyle girişen gruplar birbirilerini yaşam alanlarıyla eşleterek grupların yerleriyle zihni adreslemeleri yaptılar.
Tatlı su (gök, yüce, yukarı ve yukarı toprak) ve acı su (yer, kara, aşağı ve aşağı toprak) dolayları gruplarla eşletilen en temel zihni adres eşleşmesiydiler.
Tatlı su Fırat ve Dicle suyu ile çevresindeki totemi ve totem meslekli yaşam. Acı su Basra körfezinin tuzlu deniz suyu ile Fırat ve Dicle’nin birleştiği Şattül Arap denen kısım olan "bataklık" alandı.
Gruplara ait parçalı bölgeler varsa da isimleri yoktu. Bölgeler; belirli çalılık, kayalık, dere, dağ, ırmak gibi oluşumlarla eşleştirdiği tehdide göre bir hafıza olmanın alanıydı. Bölgeler tehdide göreydi. Beslenmeye göreydi. Güvenli alan oluşlarına göreydi. Karşı grupla karşılaşma sıklığı ile eşletilen alandı. Ama bölgeler isimleşmeye göre değildi.
İttifaklar kurulduğunda, bu bölge alanlar en çok anlatılma; en çok söylenme ihtiyacı olan, günlük kullanımdı. Tuzlu ve tatlı su dendiğinde bu coğrafya ile bu coğrafyayla eşleşen etrafındaki grup hayatını anlamak zorundayız.
Gök te tatlı su ve çevresi olmakla, hem de orada bulanan grupların adıydı. Öğretmenin kalemi derken nasıl kalemi öğretmenle öğretmeni de kalemiyle anlıyorsak. Gök dendiğin de tatlı suyu ve tatlı su ile çevresindeki grubu anlayacağız. O grupla da hem tatlı suyu ve hem de oturdukları yere gök dendiğini anlayacağız.
Yerin yani tuzlu suyun ve göğün yani tatlı suyun ve çevresindeki grup yaşam alanı olan tanıma, bileşik algıda; bölge dışındaki besinin, otun vs. tehditten ve totem yasadan ötürü bu bölgeyi ilgilendirir bir tarafı yoktu.
Aynı nedenle bu bölgedeki besin alanı ot, şu bu da diğer bölgenin ilgi alanı olmamakla; o grupların anlağına (zihnine) konu değildi. Her grubun kendi bölgesi, grubun kendisine anlamdı. Zaten diğer bölgelerin tehdit olmak dışında bastırılan bir durumla karşıt gruplara anlam değildi.
Benzerlik olarak, aynı ot, aynı sazlık ve aynı benzer bataklıkta belirtiliyor olsalar da durum şuydu. Her bir gruplara kendi bölgesi dışındaki ot, bataklık, sazlık bir anlam değildi. O grubun kendi bölgesi içindeki ot bataklık sazlık bir anlamdı.
Şimdi ittifakı girişme nedenle şimdiye kadar kendisine hayati derecede anlam olanlar önem değildi. Şimdiye kadar kendisine "hayati olan anlam"; "tanımın kendisi, tanım yapmanın merkezi" oldu. Bölge ve bölgedeki anlam kendisiyle özdeş "ben" olmuştu.
İttifak öncesindeki yerde olan ot, bataklık ve sazlık; gökte olan grupla girişen bir eylem bağıntısı olmamakla, anlam edilerek gökteki grubun geleceğine katılamıyorlardı. Oysa şimdi ittifakla yerdeki göktekinin, gökteki de yerdekinin yaşamına ve geleceğine katılmakla anlam oluyordu.