Kanatlan ey deli gönül,
Kanatlan da kurtul artık bu debdebeden.
Fazladan bile kaldın,
Uçamadığın bu gökyüzünde zaten sen,
Kalmadı ne konacak yerim, ne bir sığınağım,
Ne yârim, Ne kanayan yaralarım,
Ne de sahibinin ben olamadığım,
Sözümün bile artık geçmediği şu yüreğimi,
Emanet bırakacağım bir son durağım.
Yuvası dağılmış kuşlar gibi kalakaldım, sağanaklar
altında.
Bir yanda fırtına, bir yanda yağmur,
Bir yanda çaresiz çırpınışlarım.
Ne kadar da uzun sürdü bu geri dönmelerim,
Hiç sevememişken sensizlik kokan bu yerleri.
Neydi bilmem ki tutan beni,
Neydi giderken geri döndüren bu bedeni.
Dört bir yanımı sarmış sanki yangınlar,
Yine boyumu aşmış hüzünden dalgalar,
Ne kanatlarım yandı kurtuldum,
Ne zaman yuttu beni silinip unutuldum,
Gülüşlerim, kavgalarım, özlemlerim,
Gözyaşlarım yetim kaldı, hayallerim gibi.
Hep sen vardın silik bir siluet gibi hayal perdeleri
gerisinde,
Kaybolup gittin sanki bir düş gibi,
Bir gölge gibi süzülüp aktın zaman denen meçhule.
Hiç bir kalp kabul etmedi senden sonra beni,
Yüreğim hiç beğenmedi kendine biçilen bu kefeni,
Yine kaldık mı işte biz bize sevgisiz aşıklar gibi.
Dilimin ta ucunda düştü düşecek bir kaç cümle geriye,
Yutkunup susuyorum,
Nedense zor geliyor bu zamansız gitmeler gönlüme.
Gel de sen yatır desem beni bu ölüm döşeğine,
Son bir defa bak desem sevgiyle gözlerime,
Ve son bir defa sorsan,
Ne yaptın yokluğumda benden sonra diye,
Nasılsın diye bir sevgi kırıntısı bıraksan yaralarıma,
Bu serseri duygular da alıp gitse beni benden,
Seninle beraber terk eylese uzak diyarlara.
Gidenlerden bir sen bir de ben kalsak unutulmayan
geride,
Beraber içilen ilk çayın lezzeti gibi,
Kekremsi hoş bir tat kalsa dudaklarımızda,
Unutmak kolay diyordun ya bana,
Hiçte öyle kolay olmuyormuş…
Unutmak bunu yaşayana.
Bir bende eğreti durdu bu ayrılık elbisesi,
Her tarafı yamalıklı tozlu bir sevda gibi,
Her bir yanım yara… bere,
Tuz göllerinde yüzüyorum,
İçime çökmüşken sızılarım,
Bir gece vakti yokluğunda yine.
Kanatlan ey deli gönlüm, işte bu senin küllerindir,
Bir ince çizgideyim, almışım başımı yürüyorum,
bilmeden.
Gözünden bile sakla beni,
Kimsenin bilmediği tenha yerlerde sen,
Bir serçenin yuvasının tam önüne,
Ya da bir gülün yapraklarının döküldüğü yere,
İstersen hiç kimsenin bilmediği karlı bir dağın
eteğine,
Yeter ki senden bir kırıntı düşsün nasibime.
Ötelerden bir koku siniyor,
Siniyor ve ağır geliyor bu hasret yüreğime.
Şimdilerde ne kadar da anlamsız kalıyor,
Bu boş bedeni taşımak,
Sevgi denen duyguyu bilmediğim kapı önlerinde aramak.
Ve yağmurlar altında,
Yine sensizliğe doğru bir adım atıp,
Kanatlanan duyguların ardından,
Kolu, kanadı kırık öylece baka kalmak.