Topladım
bugün senden geriye kalan son parçalarımı.
Bir köşesi
yırtık siyah beyaz eski bir resim,
Doğum
günümde aldığın kırmızı bir atkı.
Birde oku
diye gönderdiğin üç beş kitap…
Kitapların
hepsini okudum…
Hemde bir
kaç kere.
Ama sana
ilk kez yalan söyledim,
Verdiğin
atkıyı kullanıyorum diye,
Hiçbir
zaman takmadım onu ne evde, ne sokakta.
Hatta
kutusundan bile çıkarmıyorum,
Özlemin
çökmedikçe karabasan misali, kalbimin can damarlarına.
Bir elimde
verdiğin atkı,
Diğer
elimde tabakadan sarma bir sigara,
Her
ikiside ciğerlerimi yakıyor ya,
Boş
sokaklara bakıyorum penceremin önünde,
Küçücük
bir teselli bulabilmek ümidiyle,
Saatler
boyu sıkılmadan öylece.
Yalan
değil,
Hem
kırmızı rengi sevmiyordum,
Hem senden
bir hatıraydı, kirlenmesinden korkuyordum
Zaten…
Zaten öyle
olmalıydı,
Tertemiz
kalmalıydı sana dair bütün anılarım,
Karakışların
ortasında donsamda,
Buz
tutmamalıydı sende hissettiğim bu kaçamak duygularım.
Bir şeyler
olmalıydı mutlaka,
Unutulmuş
bir şeyler kalmıştı gizli saklı köşelerde,
Dokunduğumda
senin gibi kokacak,
Bir kaç
parça eşyan belkide.
Dağılıp
gittiğim,
Uçurumun
kenarına sürüklendiğim anlarda,
Hasretinin
elinden beni çekip alacak bir şeyler.
Belki bir
bakışın, belki bir gülüşün,
Belki
yarım ağız bana ettiğin bir kuru sitemin.
Zaman
zaman günlüğüme yazdığın,
O bir kaç
satırı açıp okuyorum defalarca.
Bazen
gülüyor, bazen ağlıyorum,
Kimi zaman,
Gece
yarılarında seninle uzun uzun dertleşmelerim geliyor aklıma,
Dilimin
ucunda döndürüp durduğum,
Seni çok
özlediğime dair kördüğüm olmuş kelimeler,
Senin
suskunluğun… benim telefonda ağlayışlarım,
Ve seni
uykusuz bıraktığım o geceler,
Bir rüyanın
en tatlı yerinde uyanmak gibi.
Geçmeyi
bilmeyen hafta sonları, günler, aylar…
Zamanı
durduran bir aymazlık içinde donup kalan bir yara,
Belki
acısı hafifliyor bir müddet sonra,
Belki
eskisi kadar dalıp gitmiyorsun yırtık bir fotoğrafa,
Belki
dilin tercüman olmuyor eskisi gibi kalbinin sızlanmalarına.
Ama yine
de unutulmuyor, ne yaparsan yap,
Kol kola
giriyorsun bir zaman sonra,
Sanki iki
sevgilinin yıllar sonra karşılaşması gibi bir sokak ortasında,
Sadece
gözler konuşuyor,
Anlatıyor
meramını biraz sitem biraz kızgınlıkla,
Gözyaşlarının
yettiğince,
Yüreğinin
dayandığı kadar.
Geriye
doğru sarıyor gibi zaman,
Sanki sen
değildin yıllar boyu, kor alevler içinde bir hasretin ortasında yanan.
Biliyor
musun?
O kırmızı
atkı var ya hani,
Şimdi yaz
günü bile boynumda,
Sokakta
beni görüp gülen ve söylenenlere inat.
Altına bir
de kırmızı bir ceket aldım ki, sorma gitsin.
Yine
elimde tabakadan sarma bir sigara,
Aklımda
yüreğimi yakan bir dolu hatıra,
Aslında… Kırmızı renk nasılda yakışıyormuş bana.
Şimdilerde
yavaş yavaş anlıyorum ki,
Benim en
sevdiğim renk, kırmızıymış galiba.
https://www.youtube.com/watch?v=VFHc4tvPh4Q