MÜSLÜMANLAR
BİRBİRİNİZE DOST OLMAZSANIZ YERYÜZÜNDE FİTNE ÇIKAR!
Allahüteala hazretleri tam da bu ortamda
bizlere, yani Müslümanlara kafirlerin birbirlerinin dostu olduklarını, eğer
bizler de ırklar olarak değil, Müslümanlar olarak bir araya gelip birbirimizin
dostları olarak dayanışma içinde olmazsak, fitne çıkacağını söylemektedir.
Kıyamete kadar tüm zamanların kitabı olan Kur’an’ı Kerimde birleşemezsek ve
Kur’an’ı yaşamazsak kavga ve gürültü içinde mutsuz bir şekilde bu dünyadan
göçer gideriz.
8/ENFÂL-73: Vellezîne keferû ba'duhum evliyâu ba'd(ba'dın), illâ
tef'alûhu tekun fitnetun fîl ardı ve fesâdun kebîr(kebîrun). Kâfir
olan kimseler birbirinin dostlarıdır. Onu yapmazsanız (birbirinizle dost
olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur.
Allah'ın dostları birbirleriyle dost olmak
mecburiyetindedirler. Bir evvelki ayet-i kerimede geçen, Mekke'de kalanlar da
Medine'ye göç edenler de âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, Peygamber
Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olanlardır. Ama ikisi arasında büyük bir farklılık
görüyor. Allahütealâ. Resul'ü yalnız bırakmayanlar ile bırakanlar... Ve diyor
ki, o kalanlar için: "Siz, kendi düşmanlarınızla savaş halinde olduğunuz
cihetle, kalanlara yardım etmekle vazifeli değilsiniz. Kendiliğinizden bunu
yapmanız gerekmiyor. Ama onlar, sizden din düşmanlarıyla savaşmak üzere yardım
isterlerse, bunu yerine getirmek, onlara yardım etmek üzerinize farzdır."
Allah'ın dostları, Allah'ın
taraftarları, Allah için olanlar, nerede olurlarsa olsunlar beraberliği,
birliği kurmak mecburiyetindedirler. Ne yazık ki her devirde iblis, Allah'ın
tarafında olanları, birlikten men etmek için her şeyi yapmıştır. Allah'ın
taraftarları bir türlü bir araya gelemezler. Fırka fırka ayrılmışlardır. Her
grup kendisinde olanla ferahlanır. Ama birleşmeyi akıl edemezler. Ve Allahütealâ'nın
emir verdikleri, onlara birleşmenin gereklilik olduğunu mutlaka ihtar
etmişlerdir. Bunun Allah'ın emri olduğunu mutlaka tebliğ etmişlerdir, ama
"kendisinde olanla ferahlanan" her grup, beraber olmayı hep reddetmişlerdir.
Oysa ki Allahütealâ: "Fırkalara ayrılmayın. O zaman kuvvetiniz
gider." diyor. Allah'ın yolunda olanların hepsinin de üzerine aynı
standartlar farzdır.
Bir olmak, beraber olmak ve Allah'a
tevekkül etmek, Allah'a güvenmek.
Allah’a ulaşmayı dileyip Allah’tan bir ipe
tutunarak gizli şirkten kurtulmamız ve mürşidimize tabi olarak aynen sahabe
gibi insanlardan bir ipe ve sağlam kulba tutunarak, gerçekten fırkayı naciyeyi
oluşturmamız mümkün değildir. Kalplerin arasını Allah birleştirmezse eğer
birbirimizi gerçekten sevebilmemiz ve mutluluğa ulaşabilmemiz mümkün değildir.
30/RÛM-31:
Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel
muşrikîn(muşrikîne).
O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve
O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden
olmayın.
30/RÛM-32:
Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim
ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar,
dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar,
kendilerinde olanla ferahlanırlar.
3/ÂLİ
İMRÂN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi
aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî
ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ,
kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Ve hepiniz, Allah'ın ipine sımsıkı
tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini
hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin
arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve
siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, ayetlerini
size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.
3/ÂLİ
İMRÂN-112: Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve
hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul
meskeneh(meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve
yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû
ya’tedûn(ya’tedûne).
Onların üzerlerine, nerede olurlarsa
olsunlar zillet (alçaklık) damgası vuruldu. Ancak Allah'ın ipine (Sıratı
Mustakîm'e) ve insanlardan bir ipe (Allah'a ulaştıracak olan mürşide)
tutunanlar (ulaşanlar) hariç. (Onlar) Allah'tan bir gazaba uğradılar ve
üzerlerine miskinlik damgası vuruldu. Bu, onların Allah'ın ayetlerini inkâr
etmiş olmaları ve peygamberleri haksız yere öldürmüş olmaları sebebiyledir.
İşte bu, onların (Allah'a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandır.
Allah razı olsun.
Burhan AKSU