YAŞAMAK ADINA İNSANLARIN YÜREKLERİNE DOKUNMAK

Çocukluğum da rahmetli babam çok içerdi. Hele bir de içmeye başlayınca nerde Neşat Ertaş'ın, Aşık Mahsuni Şerif'in, Dilberay'in vs kaseti var bulur teyibe   koyar sesini sonuna kadar açar  dinlerdi. Çoğu zaman kendide eşlik eder ağlardı..

Fakat işin ilginç yani anam da aksine Kuran-ı Kerimi  elinden düşürmez beş vakit namazını kılardı. Fakat bir günden bir güne anneme müdahale etmez aksine teşfik ederdi. Bizler ise Kuran Kursuna giderken sesini çıkarmayı bırak teşvik ederdi. O Her gün içen adam Ramazan ayı geldi mi içmeyi bırakır bir ay orucunu tutar bizim de orucu tutmamız için elinden geleni yapardı.

O zamanlar çocuk aklı olsa gerek bu durumu pek idrak edemezdim. Birbirine çok tezat iki insan fakat birbirini de deliler gibi seven birbirinden bir dakika bile ayrılmayan iki insan..
Dahası bu kadar içen adamın orucunu tutması, bizleri inançlı yetiştirmek için çabalayan bir insan..

Fakat zaman geçip hayata atılınca anladım ki insan dile getiremediği acılar ve kendini anlatamadığı  duyguları için içip acılarını unutmak istermiş.. Belki çoğu insana bu davranış  hoş gelmeyebilir  fakat her insanın acılarını unutmak için aradığı  bir liman sığındığı bir sığnak şekli var işte.. Ne kadar acı çekiyormuş ki biz evlatlar bunu hiç bir zaman anlamamışız.. Hepimiz ağzımıza içki çok içiyor dile doladık. Hatta itiraf etmek gerek ise neyin var neden iciyorsun baba diyerek onun acılarını anlamak yerine kolayı seçmişiz sorumluluk duygusunu bir taraf edip kendimizi haklı çıkarmak için..

Hepimiz olmasada bir çoğumuz  öyle degilmiyiz bu hayatta sorumluluk duygusundan kaçmak kendimizi de haklı çıkarmak için bananeler bulmuyor muyuz? O yüzden gün geçtikçe başıboş, duygusuz insanlar olmuyor muyuz? Sonra da kendimizi haklı çıkarmak için hayata suç atmıyor muyuz?
İçimiz  den kaç kişi düşenin yüreğine iniyor? Kaç kişi düşene bir tekme de o atmıyor ki?

Bataklığa düşmüş  bir kadını  hangi erkek elinden tutup çıkartmak ister veya kaç erkek bu yüreği kendinde bulur? Ben cevap vereyim belki bir belki hiç.  Aksine elinden tutmak yerine gider onunla birlikte olur ve arkasına dönüp bakmadan kaçar gider. Ve çok büyük gerekçesi de vardır zaten kötü yoldaydı...

Yine başka bir örnek verecek olursak kaç  kişi bir hırsıza neden hırsızlık yapıyorsun diyip hırsızlık yapma nedenini ortadan kaldırır.. 

Bizler ne yazık ki gerek bireysel gerekse toplum olarak etrafımıza karşı duyarlı olmaktan aciz insanlar haline geldik. Varsa yoksa ben olduk yada düşenin elinden tutmak yerine bir tekme de biz atarak iyice uçurum sürekleyenler olduk.. Ne yazık ki de gün geçtikçe sayımız azalmıyor artıyor...

Yine kendimden bir örnek verecek olursam; oğlumun biri okulu sevmiyor du okulu nerde ise lise yıllarında bırakmak üzereydi 12 dersin 10 tanesi zayıfdı. Okula gitmiyor sürekli okuldan kaçıyordu. O zamanlar büyük bir mücadele verdim. Etrafımda ki çok fazla insan bıraksın okulu gitmesin dedi. Bazı insanlar ve öğretmenlerde benle birlikte mücadele verip onu okula kazandırma yolları aradı. Şimdi o inanlar aklıma geldikçe ki hiç çıkmıyor ben onlara duyarlı insan ve duyarlı eğitim öğretimi sadece öğretmek değil aynı zamanda eğitmek olduğuna inan gerçek eğitimci olarak görüyorum  dua ediyorum  her daim. Eğer Oğlum  bugün  İzmir gibi bir yerde tek başına Üniversite okuyorsa ben önce ALLAH'A sonra da o duyarlı yüreğe inmesini bilen insanlara  borçluyum...

Eğer insansak eğer vicdan duygularımız varsa bence insanlara önyargılı davranarak, düşene bir tekme de biz vurarak vs hiç bir zaman refah aydınlık bir topluma refah bir ülkeye yaşanılası bir hayata merhaba diyemeyiz..

Ne kadar duyarlı, ne kadar sorumluluktan kaçmayıp aksine taşın altına elimizi koyarsak bir o kadar daha insanca yaşanan bir hayata ömre sahip olur bu hayatta varım diyebiliriz...

Belki kimsenin yerin de olamayız ama en azından işe etrafımızda ki insanları anlamaya çalışarak karınca kararınca elimizden gelen insani duyguları  hayata geçirerek azıçık da olsa bir başlangıç  yapabiliriz..

İnsanlığın getirelerini önce içimiz de hissederek, kabul ederek sonra da toplumun hissetmesini ve kabul etmesini sağlayalım..

Yaratılan toplum senin-benim, sizin-bizim eserimiz. Birey olarak hayata insanlara bakış açımız görebilme yeteneğimiz gelecek inşa edilir...

Yaşanılası bir hayat için el ele omuz omuza yürekleri iterek değil yüreklere inip kazanarak sevgiyle saygıyla duyarlılıkla hareket etmek için  varlığımız varlık olsun.

Sevgilerimle 

17.06.2018 Ankara P.ÇETİN
( Yaşamak Adına Insanların Yureklerıne Dokunmak başlıklı yazı Kara kız tarafından 17.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu