Yine daldım…
Yine alıp başımı gittim uzaklara.
Yine düştüm gecenin yalnızlığında, bir hüzün
deryasına.
Ne düşünmek fayda veriyor…
Ne de seni düşünmemek can yarısı.
Bir garip tesellisiydi benimkisi,
Olmayacak işti ya hani,
Belki unuturum diye vuruyorum kendimi bilmediğim
sokaklara,
Meydan okur gibi seninle yaşanan tüm hatıralara,
Yarenlik ediyorum,
Bir ucundan tutuşup yanan boş avuntulara.
Ne yapsam olmuyor,
Yine de olur olmadık zamanlarda,
Gelip yapışıyor yakama bir sen…
Peşinden bir sen daha.
Buram buram yakıyor canımı,
Öyle bir ağrı başlıyor ki ,
Sorma gitsin be can yarısı…
Sorma gitsin… Gönlümün yarası.
Hani, deseler ki kazma kürekle taşı şu dağı.
Ya da kaşık kaşık aktar bütün deryayı,
Veyahut kış günü bir gömlekle arşınla buz tutan
kaldırımları.
İnan…
İnan hiç bu kadar zor gelmezdi,
Üşütmezdi senin yokluğun gibi bu hasretin beni can
yarısı.
Yana yana bitmiyor ne köz, ne ateş bende,
Bölük pörçük bir hayat,
Öylede geçiyor, böyle de işte.
Kırılıp düşmüşüm,
Kırk parça olmuşum düştüğüm yerde,
Şimdi sen yoksun ya,
Ne hayalde yaşıyorum,
Ne de gerçekte.
Ruhumu teslim etmiş gibiyim,
Dönüp duruyorum aynı cemde
Musallam sendin can yarısı,
Sen çekip gittin…
Ben kaldım sende.
Bilmiyorum daha ne kadar taşır,
Bu beden bu bir yanı sende yitip giden canı,
Sırça köşkler yıkıldı,
Hayaller viran kaldı.
Bütün özlemim sendin can yarısı,
Ne sen bunu anladın,
Ne dilim söylemeye vardı,
Gün güneşini kaybetti,
Baharlar rengini.
Ben sadece seni değil,
Seninle beraber, unuttum kendimi.
Nasıl olsa…
Nasıl olsa bir an gelir,
Hatırlarsın belki sende beni
Düşer aklına bu deli adam,
Çöker içine inceden bir sızı,
İşte o vakit anlarsın,
Ne demekmiş dilimden düşmeyen,
Sana hep söylediğim
Yürekte coşan bu can yarısı…
Fayda etmiyor kendinden kaçsan da,
Hep bir adım arkanda bu dünyanın sancısı,
Bir yanı yaşamaktı aslında,
Bir yanı ölüm can yarısı.
Yaşayıp görelim bakalım,
Ne kadar yakacak daha bu ateş,
Daha ne kadar sürecek,
Kanayan bu yürek yarası.
Her şey geçip gitse de bir gün,
Geçmeyen bir sensin can yarısı,
Geçmeyen bir sensin…
Ömrümün duası…