Kadının saçlarını kulağının üzerinden boynunun arkasına attı. Ağzını olabildiğince açtı. Köpek dişleri serçe parmağı kadar uzayıp sivrildi. Kadının kabaran şah damarına geçirdi. Göz akları kızardı.
Kurt
adamlar mağara ağzını örten devasa kayaya yükleniyordu.
Meşale
alevi nemli mağara duvarlarını aydınlatmaktaydı. Kadın meşaleyi ileri doğru
uzattı. Dar yol geniş bir alana açılıyordu. Mağaranın tavanı yükselmişti. İrili
ufaklı taşlardan örülmüş tahtta heybetli bir adam ayağının tekini altına almış
oturuyordu. Kadın karşısına dikilip meşaleyi attı. “Abi!” Adam ellerini iki
yana açıp yukarı doğru sıçradı. Hızla tavana kadar yükselip kadının önüne indi.
Ayaklarının altından etrafa toz dumanı yayıldı. Burnunu kadının yüzüne
yaklaştırdı. “İnsan kokuyorsun.” Kadın arka cebinden şırınga çıkarıp uzattı.
“Lanete son verebilirsin.” Adam şırıngayı aldı. Mavi sıvıya dikkatle bakıp
öfkeyle yere çarptı. “Kim bilir belki insan olmak bir lanettir.” Mağaranın
arkasında gürültü yükseldi. Kadınla adam gürültüye doğru döndü. Adam başını
kadına çevirdi. Kadın adamın gözlerinde “Ne yaptın sen!” bakışını görüyordu.
“Buraya geldiğini kimse biliyor mu?” Kadının kalbi titredi. Sesi kısıldı.
“Tom!”
Dolunay
yükselmiş yansıması göle düşmüştü. Kenarda yüzleri suya dönük bir çift
oturmuştu. Dağlardan kıyıya doğru esen rüzgâr suyu dalgalandırdı. Kadın başını
adamın omzuna yasladı. Adam kolunu beline attı. “Ömrüm seninkinden çok çok
kısa.” Sesinde ilk balığı ölen çocuğun sesindeki hüzün vardı. Kadın gülümsedi.
“Daha ne olsun. Mezara kadar genç bir kadınla evli kalabileceksin.” Adam kadını
şakağından öptü. Kadın boynundan öpüp durdu. “İstersen sonsuz yaşamı
verebilirim.” Adamın canı sıkıldı. Ayaklandı. Ellerini ceplerine soktu. “Sonsuz
yaşam… Kurt adamlarla birlikte… Bitmeyen bir savaş…” Adamı titreme aldı.
Ellerini çıkarıp ovuşturdu. Kadın peşi sıra kalktı. Arkadan sarıldı. “İyi
misin?” Dişleri takırdıyordu. “Rüzgâr çarptı. Üşütüyorum sanırım.” “Tamam,
tamam. Serumu alacağım.” Adam sevindi. Omuz çantasından içi mavi sıvı dolu
şırıngayı çıkarttı. Eli titriyordu. Kadın elini tuttu. “Çok sıcaksın.”
Şırıngayı alıp kolunu sıvadı. İğneyi damarın üstüne yerleştirdi. Parmağıyla
bastırırken duraksadı. “Abim?” Adam çantadan bir tane daha çıkardı. “Lanet hem
senin hem de onun için bitsin.” Kadın şırıngayı bastırdı. Mavi sıvı damarlara
doldu. Kadın birkaç defa kasıldı. “Götüreyim.” İkinci şırıngayı aldı. Sarsıla
sarsıla yürüyor dengesini zor sağlıyordu. Adam endişeyle seslendi. “Geleyim
mi?” Kadın gerek yok anlamında elini kaldırdı. Adam eğilip ceketini aldı.
Kolunu geçirirken yüzü acıyla buruştu. Hızla geri çıkardı. Gömleğini sıvadı.
Ağız dolusu diş izleri kolunda iltihaplanmıştı. Titremesi arttı. İki büklüm
oldu. Sırtı şişti. Gömleği parçalandı. Boyu uzarken kolları, ayakları, elleri
uzayıp kalınlaştı. Parmakları pençeye dönüştü. Hemen arkasından yükselen
ulumalar duyuldu. Dönüşüm biterken sağından solundan kadının peşine doğru koşan
kurt adamlar geçti.
Tarihi
binaların yükseldiği kasabanın ana caddesine uzun tır girdi. Yavaşlayarak yola
devam etti. Tırı yakışıklı bir adam sürüyordu. Hemen yanında başı tırın
tavanına değen iri yarı adam oturmuştu. “Kasabanın çıkışına gelmeden sağa sap
Tom!” Tom yutkundu. “Efendim, nesiller boyu sizin hizmetinizdeyiz. Ben…” Adam
sanki kükredi. “Lafı geveleme.” “Sürüye katılmak istiyorum.” Adam deri
ceketinin küçük ön cebinden kürdan çıkarıp dişlerini karıştırmaya koyuldu.
“Kasabaya sence neden geldik?” Tom yanlış cevap vermenin korkusuyla sustu.
“Türünün son örneği kardeş vampirlerin peşine geldik.” Korkusu git gide
artıyordu. “Beni yem olarak mı kullanacaksınız?” Adam kürdana takılan et
parçasını bakıp ağzına attı. “Erkek vampir alfa. Dişi olan bizi ona götürecek.
Efsane şöyle der; kendi rızasıyla kurt adam olmak isteyen bir erkek dişi
vampiri âşık edebilir.”