Ey sevgili;
Saat
geçiyor, günler geçiyor, takvimler eskiyordu.
Her
ders arası, her okul çıkışı ardın sıra bir serseri geziyordu.
Hani
yüzünde;
Sensiz
geçen günlerin, saatlerin, dakika hatta saliselerin çizik olduğu
Ve
ardın sıra attığı her adımda
Yârin
ayağının tozunda gülümseyen bir çift göz.
Ne
sana karşı bir yanlışım oldu
Ne
de adının geçtiği yere gönül koydum bilesin.
Tek
isteğim “O da benim bir aşığımdır” demendi.
Sahi
ya sende benden söz ettin mi birilerine.
Adımı
o bal dudaklarınla andın mı hiç.
Tarif
ettin mi beni sırdaşlarına.
“Hani
var ya her sabah okula giderken ardım sıra usul usul yürüyen,
Hani
gözlerini aşkın hüznü bürüyen
O
içli, o dertli, o elemli çocuk var ya işte o” dedin mi?
Adımı
adının yanında hiç telaffuz ettin mi?
Araba
plakalarında ikimizin baş harflerini yan yana getirdin mi benim gibi.
Ya
doğan güneşe;
“Sevgilimin
ışıklarını çalma” diyerek haykırdın mı?
Bir
fırtına sonrası aniden yağan yağmurla gözyaşlarını yarıştırdın mı?
Ah
sevgili sen bilmezsin sensiz yaşamayı, sensiz nefes almayı.
Ah
Kelkit, can Kelkit, canımı, cananımı alan Şehr-i Kelkit.
Yükledin
hayatın en ağır yükünü sırtıma hamal eydin beni.
Bağladın
gözlerimi de dünyaya ama eyledin beni.
Sevgilinin
bütün eksiklerine yama eyledin beni.
Söyle
söyle bir ahu gözlüye neden tama eyledin beni.