GÜLEN BEBEK (!)

Hoş geldin bebek, hoş geldin. Bize ne getirdin diye sormayacağım... Bize sevgini , gülücüklerini mi getirdin? Ne zahmeti vardı? İnan bunu da demeyeceğim. İnanır mısın bize getireceğin mutlulukları aylardır bekliyorduk, hatta konu komşuyla. Hoş geldin bebek! Bize daha önce yaşamadığımız baharları yaşattın. Ama nasıl söylesem, sana kötü mü desem, bir sürprizim var. Şey, hani bu dünyada; insanlar birbirlerini durmadan öldürüyorlar. Neee... Anlamadım, Ne için mi birbirlerini öldürüyorlarmış? Neyi mi paylaşamıyorlarmış? Sana da çok garip geliyor değil mi? Vallahi ciğerparem, bunları yanıtlayabilsem, sana bu soruların yanıtlarını bütün samimiyetimle verirdim.

Olgunlaşan bir meyveydi hayatım. Sen gelince bu meyve dalından kopuverdi. Senle tatlandı, sihirli bir el değmişçesine senle renklendi.

Sana gökleri mavilikler saçan, denizleri ninni çağıldayan, sadece şimşeklerin gümbürdettiği bir dünya sunamadık. Peki ne sunduk? Evet... haklısın... Puslu bir gökyüzü, bütün öfkemizi kustuğumuz bir deniz, bir de tankların, topların gümbürdettiği dünyayı. Biliyorum, ahde vefa edememiştik; yani sözümüzde duramamıştık. “ hoşça kal bebek yaşama sırası sende” diyememiştik, şairin dediği gibi. Yaşarken, zehirlenirken, aslında seni de kendimizle zehirlemeye çalışıyorduk. Sen gelirken, bütün kötülüklerimizle terk edememiştik bu dünyayı. Anlayacağın yine bencil davranmıştık.

Yine de hoş geldin bebek! Bize yorgunluk mu getirdin? Aaaaa... ne demek? Asıl şimdi olmadı. O ne biçim laf öyle? Asıl bizler sana sulak bir dünya sunamadığımız için mahçupuz, mahzunuz. Unutmadan söyleyeyim , son zamanlarda ülkemizde,dünyamızda patlayan bombalar, birçok insanın vefatı seni çok üzmüş. Kan revan içinde öğrenciler görmüşsün, çocuğunu almaya giderken yerde cansız bedeniyle upuzun yatan veliler görmüşsün. Veli toplantısı mı? Yok yok veli toplantısına gitmiyorlardı o saatte. Sonra cehennem alevlerini andıran parıltılar görmüşsün. İnsan çığlıkları daha önce hiç duymadığın volümdeymiş. Sonra diyeceğime henüz yürümeye başlamamıştın ki yürüyen otobüsleri, medeniyeti temsil eden tekerlekleri, yokuş yukarı söndürdüler; adeta umutları söndürmek istercesine.

Buraya gelirken tüm bu olacaklardan bahsedilmemiş, kırılmışsın, darılmışsın biraz.
Herkes mutluluklar ülkesinde seksek oynuyormuş, herkesin üzüm bağları varmış; insanların zaman zaman salıncak niyetine de kullandıkları. Hııhhh... Tüm bunlar insanların düşleri. Anlaşılan sen düşlere misafir olmuşsun. Ne mi olmuş patlayan bombalardan sonra? Bak artık yabancımız sayılmazsın , erken kavramışsın olan biteni. Söyleyeyim onları da; çocuklar babalarını gömmüş, babalar da çocuklarını. Nereye mi ? Ahh.... evladım doğru onu da öğrenmemişsin, beni gömünce anlarsın. Sana kelimelerle anlatamam ki. Beni bağışla!

Her zaman söylerim. Sen aramıza katılmadan önce de annene hep söylerdim: “ babalar çocuklarını gömmemeli diye.” Ama kötü talih işte. Sen doğar doğmaz hayat sana da, bana da her ikisini; babaların çocuklarını, çocukların, babalarını gömdüğü acı gerçeğini öğretti.

Bilemiyorum yavrum senin ve benim gibiler için en kötüsü bir daha bu acıları ne zamana kadar gömebileceğimizdir? İçimizde koca bir kabuk bağlayan yara yeniden kanamaya başladı.

İnan yavrum dünyada sadece bunlar yaşanmıyor. Çok güzel insanlar da var; hani o senin düşlerini gördüğün insanlar. “ her sabah kalkarlar gökyüzünü renkten renge boyarlar ” Neee.... Renk körüler mi; o her rengi aynı gören. Yok yavrum yok! inan güneşin alevi onlara da sıcaklığını verecek. Onlar da dünyanın tek fırçadan boyanmadığını görecekler. Bak yavrum, senden sadece sabrı öğrenmeni istiyorum. Neden mi? Kötü adamların en çok korktuğu insanlar onlar da ondan. Sana bir de iyi sürprizim var; artık oyuncaklar da iyilik ve kötülük diye adlandırılıyor. Sen iyilikleri seç emi?

Şimdiden seni mutlu haberlerle donatamadığım için üzgünüm. Ne olur bağışla beni. Gün gelir , belki de sen fazla büyümeden. Ne dersin haaa... Belki beraber nakaratını tutarız tüm insanlıkla beraber, barış, özgürlük kokan şarkılarımızın. Hoş geldin bebek, hoş geldin! Şimdiden gözlerinden öpüyorum.










( Gülen Bebek başlıklı yazı atilla-can tarafından 9.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu