GÜLÜMSEYEN
YÜZLER MECMUASI ( ruh suretlerinde kalbimin yelkenleri )
Hayat denilen şey ; Genç bakışlarda labirentten labirente
koşuşturmaya benzer.Bazen bir engebe bazen de dikenli duvarlardan geçebilme , o
zorluğu tek başına aşabilme güzelliğidir. Bazen de salçalı ekmek tadında
gülümseyebilmektir her şeye inat. Sevebilmektir nefes alabildiğin için
çevrendeki her şeyi. Deniz kıyısına gittiğinde kırık bir sandala oturup denizi
koklayabilmektir yaşamak. Her anın tadını çıkarmak,demli bir çay kıvamında
demlenmek hayat girdabında iki şekerli fani ruhlarımızla.. .İşte Birol’da böyle
bir ruhtu. Asla gülümsemekten vazgeçmez etrafına neşe saçardı. Her zaman
bilirdi, gülümseyip hayata pozitif bakmak hayatı daha da kolaylaştırırdı.
Ruhuna doğru düşen kum taneleri daha rahat akardı bir nevi
Çevresi tarafından
çok seviliyordu. Her sabah mahalle Birol’un neşeli ‘’Günaydın’’nameleri ile
çınlıyordu. Yine tüm enerjisi ile uyanmış kocaman güzel bir güne hazırdı. Bazı zamanlar yolda birbirlerine somurtarak
bakan, günaydın bile demeyen insanları süzerdi.’’ Küçücük bir kelime nasıl olur
da insanlar tarafından bu kadar birbirinden sakınırcasına kullanılırdı, hayret
‘’ der düşünürdü. Tüm o ruhlara inat tanıdığı tanımadığı herkese ‘’günaydın
‘’der selam verirdi. Çok güzel bir büfe işletiyordu. Amcasından kalma tostçu zihniyetini
değiştirmiş çiçek saksıları, farklı renk sandalye, masalarla şirin bir yer
hazırlamıştı. Herkesin damak tadına göre özel lezzetler sunuyor. Malzemelerini
iyi yerlerden almaya çalışıyordu. Tüm mutfak malzemelerini özel ile seçer kötü
ürünleri asla dükkanına sokmuyordu. ‘’Abi ucuza al daha çok kar yaparsın ‘’ sözlerine
çok kızıyor, böyle düşünen insanlarla daima ağız dalaşına girmekten de
çekinmiyordu. Sonuçta Birol’un da çocukları vardı kendi çocuğunun yemesini
istemediği kalitesiz ürünleri asla başkasının çocuğuna da yediremezdi. ‘’İnsanı
insan yapan duruş tarzıdır oğlum’’ öğüdünü hatırlardı amcasından kalan. Az
kazanmak ya da çok kazanıp sağlıksız ürünler satmak.. Asla.. Birol bu değildi.
Sadece bazı geceler ‘’bunları yapanlar nasıl vicdanla uyuyorlar ‘’diye
düşünürdü.
Birol’un malzeme
kalitesini bilen esnaf atıştırmak için hep ona geliyordu. Bazı zamanlar çırak
dükkanlara gitmekten helak olup büfenin kenarında uyuya kalırdı.
Ama onu yine
popüler yapan AŞKtı. Menüsüne yeni
koyduğu ‘’Leyla Tostu ‘’ en beğenilen ‘’fenomen ‘’ haline gelen bir yiyecekti. Özellikle
üniversite öğrencileri çok uzak yollardan hem bu tostu hem de hikayesini
dinlemeye geliyorlardı. Gerçekten çok keyifli bir hikaye idi. Dinleyenler
özellikle kızlar tekrar tekrar anlattırıyorlar aşk hayallerine dalıyorlardı.
Hikaye seksenli yıllarda Samatya’ da geçiyordu. Şimdi ki
hayat arkadaşı Leyla ile aynı mahallede oturan Birol, amcasının Tostçu
dükkanında yamak olarak çalışıyor eğitimi yanında harçlığını çıkarıyordu. O
zamanlar tostçu olarak bilinen şey salça ve kaşar peyniri karışımından
ibaretti. Leyla her sabah kardeşi Metin’i okula hazırlıyor beslenme çantasına
koymak için Birol’un çalıştığı Tostçudan kardeşine tost alıyordu. Daha
bıyıkları bile terlememiş bu genç yamağa öyle bir bakıyordu ki oğlanın eli
ayağına karışıyordu. Tüm malzemeleri ekmeğin içine yanlış sıra ile koyuyor
amcasından bir araba azar işitiyordu. Bir gün yine Leyla Mahalleden tüm
ihtişamı ile çıkıp büfeye doğru adım adım yaklaşıyor etrafa enerji saçıyordu.
Kapı da yerleri paspaslayan Birol kızı gördüğünde kalbi duracak gibi oldu.
Yüzüne bakmaya kıyamıyordu. Öyle bir saç savuruyordu ki sanki tüm ağaçlar
saygıdan bükülüyor bir sağa bir sola yapmak döküyordu ‘’ Bugün aşkımı ilan
etmeliyim ‘’diyerek saçlarını düzeltti. Hala kapıda aval aval duran Birol’u
gören amcası ‘’Oğlum Hadi işine bak ‘’diyerek azarladı. Birol ise aşk
hayallerine dalmış ona doğru yaklaşan Leyla’nın endamını izliyordu. Leyla’da bu
şaşkın oğlana karşı boş değildi ama tabi ki ilk adımı o zamanın aşk
mecmualarında okuduğu gibi erkekten bekliyordu. Birol’a doğru yaklaşıp ‘’kolay
gelsin Birol’’diyerek kapıdan içeri girdi. Birol bu güzelliğe sadece
kekeleyerek ‘g..g.günaydın ‘’ diyebildi. Leyla en çok bu şaşkının kocaman
gülümsemesini doğallığı seviyordu. Tüm gün düşündü, taşındı amcasının dükkanda
olmadığı bir an da ızgaranın başına geçerek değişik bir şey denemeye karar
verdi. Sonuçta Leyla’nın aşkını dikkatini çekerek kazanabilirdi. Hiç denenmemiş
bir şey yapmalıydı. O zamanlar tost ekmekleri somun şeklinde getirilirdi başka
bir çeşit yoktu. Aklına çok parlak bir fikir geldi hemen depodaki ekmekleri
tezgaha çıkararak bıçak ile doğramaya başladı Leyla bu fikre bayılacaktı.
Saatlerce tezgahta bunun için uğraştı. Gelen müşterileri bile geri çeviriyor
‘’malzeme bitti yalanını uyduruyordu.’’ Amcasından izin alıp akşamda dükkanı
temizleyeyim bahanesi ile çalıştı. Çok hoşuna gidecekti. Tüm aşkını enerjisini
bu sürprize harcamıştı.
Gözlerini açtığında sabah ezanı okunuyordu. Tezgahın
yanında uyuya kalmıştı. Leyla’nın kardeşi için tost almasına az kalmış olduğunu
fark etti. Telaşlandı, onu sokakta mahalleli görmeden yakalamalıydı. O zamanlar
aleni görüşmeler ‘’ayıp’’sayılırdı ve kızı zor duruma düşürmemeliydi. Hemen
sürprizini süslü kağıtlara sararak hazırladı. Tam zamanında Leyla köşeden
göründü. Kırmızı bir palto giymiş yanakları soğuktan al al olmuştu. Dükkana
varmadan parkın köşesinde onu Birol’un beklediğini fark etti. Heyecandan palto
bile giymeyip tir tir titreyen bu çılgın çocuk yine çok tatlı görünüyordu.
Şaşırarak ‘’Birol iyi misin ? ‘’diye sordu. Birol hiçbir şey söylemeden
hazırladığı ilk paketi Leyla’ya verdi ve ‘’lütfen aç ‘’dedi. Leyla heyecan
içinde ilk paketi açtığında ekmeğin L biçiminde kesilip tost malzemeleri
koyulduğunu gördü. Çok şaşırdı daha bir şey demeden diğer paketleri de Leyla’ya
uzattı. Diğer paketleri de bir bir açan Leyla her pakette adının bir harfi olan
Tost ekmeklerinin olduğunu fark etti. Gözleri dolu dolu olmuştu. Son A harfinin
de olduğu ekmekten tavuk kokusu yayıldı. Anneannesinin en sevdiği tavuğunu
Leyla için kesmiş tavuklu bir tost sürprizi yapmak istemişti. Leyla bu ilginç
hareketi hiç beklemiyordu sanki aşk filminin içinde gibiydi. Son tost paketinde
bir de not vardı ‘’Seni gülümseyişimi
sevdiğin gibi seviyorum ‘’ Leyla aşkla Birol’un elini tuttu ve kocaman bir
birliktelik o gün başladı…. Birol bey İki binli yıllara gelindiğinde Leyla
tostunun patentini alıp tost ekmeğini özel firmalara L şeklinde yaptırmaya başladı
ve Ünü hala devam etmekte.
Hani derler ya ‘’gülümsersen her şey daha kolaylaşır ‘’
diye doğrudur. Çünkü inadına umutla bakmak herkesin yapamadığını yapabilme,
kalkanlarla büyük ejderhalarla savaşmaktır,ruhundaki gücü dışarı vurmaktır her
dilde. Gülümsemek bir Türk kahvesinin köpüğü gibi yaşamaya benzer. Kısık ateşte
tadını çıkara çıkara… En karanlık günlerde bile güneşin doğacağını bilmek
rahatlatır o an ruhu. Yaşamak uzaktan bakmak değildir, sokaklarda çamurlu bir
topun peşinden koşmaktır kahkahalarla ya da seksek çizgilerinde tebeşir tozuna
bulanmaktır.
Yaşam denilen; oyun bahçesine uyum sağlamaktır her adımda
ve tüm zorlukların üstüne gitmektir inadına , her ne yapmak istiyorsan
duvarları yıkarak yapabilme , güneşe koşabilme becerisidir fani ruhlarımızda.
Sarılmak
her güne
El
ele vermek
Vakit ayırmak seni sevenlere
Ölümüsüz olabilme becerisidir bazen bir kağıt bir kaleme
dokunmak sessiz bir gece de…
07.11.2015
ALİHAN ALTITAŞ