M.
NİHAT MALKOÇ
Geçmişe özlem hep vardı, bundan
sonra da hep olacaktır. Çünkü geleceğe yürüdükçe geçmişte bir şeylerimizi
bırakıyoruz. O bıraktıklarımız, özellikle doyumsuz hatıralarımız, bizleri bir
mıknatıs misali maziye çekiyor. Anlata anlata bitiremediğimiz çocukluğumuzdaki
ramazanlar hayallerimizi süslüyor. Peki, o ramazanlarda bugünkülerden farklı
olarak ne vardı? Bizleri derinden etkileyen, zihinlerimize kazınan bu
ramazanların tılsımı neydi?
Eski ramazanlar bugünkülerden daha
görkemli bir asalet ve ruh taşıyordu. Birlik, beraberlik ve dayanışma vardı.
İnsan ve insanlık merkezinde yaşanıyordu her şey… Herkesin sofrasında aile
dışından insanlar da bulunurdu çoğu zaman… Fakirle zengin arasında uçurumlar
yoktu. Maddiyat kıstas değildi. Ortak paydamız sevgi, saygı ve hoşgörüydü.
Çocukluğumun ramazanlarına aylar
öncesinden hazırlanırdı annelerimiz. İftar ve sahurdaki işleri kolaylaştırmak
için yufkalar açılırdı. Zamanımızda marketlerde hazır yufkalar satılıyor. Kimse
bu zahmete girmiyor. Oysa köy kadınlarının bir araya gelip büyük bir dayanışma
ve yardımlaşma örneği gösterdikleri o hazırlık sürecinde pek çok şey
paylaşılırdı. Sohbetlerin demi koyulaşırdı. İnsanlar dertlerini ve sevinçlerini
ortaya dökerdi.
Ramazanda iftar yemekleri yendikten
sonra akşam namazları kılınırdı. Ardından işbölümü yapılarak biriken bulaşıklar
yıkanırdı. Şimdiki gibi bulaşık makinelerimiz de yoktu. Mutfaktaki işler biter bitmez
kadın erkek, kız kızan, çocuk ayrımı yapmadan ailece teravihe gidilirdi. Camiye
giderken komşulara da haber verilirdi. Onlar da bu hayra ortak edilirdi.
Camilerimiz insanlarla dolup taşardı. Salâvatlar, dualar, âminler göklere
yükselirdi. Minarelerin ışıkları önümüzü ve gönlümüzü aydınlatırdı. Saflar
dolup taşardı insanlarla.
Günümüzdeki
insanlar apartmanlara tıkanmış, adeta mahkûm hayatı yaşıyor. Kimsenin kimseden
haberi yok. İnsanlar her geçen gün birbirlerine yabancılaşıyor. Mabetlerle olan
iman bağımız kopmuş. Çocuklar da artık teravihlere gitmiyor. Çünkü kızın
dizisi, erkeğin bilgisayarda strateji oyunu var. Baba kahvede arkadaşlarıyla
pişti oynayacak. Anne ya evlenme programlarına takılıp kalacak ya da MSN denen
illette dedikodu yapacak. Camiler mi, onlar çoktan unutulmuş; saçı sakalı
beyazlayanlar ilk safı doldursa kâfi görülüyor.
Bugün içi boşaltılmış, maneviyattan uzak
düşmüş, sırf kuru bir gelenek olarak yaşatılan ramazanları görüp de ‘ah o eski
ramazanlar’ diye geçmişe özlem duyanlara hak veriyorum. Çünkü çağımız, insanı
maddî bir varlık olarak kabul etmiş, onun ruh tarafını nedense hesaba
katmamıştır. Bu mevcut durum, bolluk içinde yaşamamıza rağmen huzurumuzu temin
edememiş, hatta var olan keyfimizi de kaçırmıştır. İnsanın fıtratını hiçe
sayınca ortaya çıkacak manzara bundan daha farklı olamazdı. İnsanı merkez kabul
etmeyen anlayışlar yıkılmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Böyle sistemler insana
aradığı huzuru sağlayamaz, mevcut huzurunu da kaçırır. Huzursuzluğumuzun yegâne
sebebi de budur.
Millet olarak yaptığımız en büyük
hata, dini dünyevileştirmektir. Gittiğimiz bu yol fevkalade yanlıştır. Bugün acılar, sefaletler, afetler, felâketler, zilletler ve
manevî işgaller içerisinde yaşıyor olmamız geçmişte yaptığımız hataların
tezahürüdür. Dünyevî hayatı uhrevî hayata tercih etmek, içimizdeki boşluğun
çapını her geçen gün daha da büyütüyor. İçimizde büyüttüğümüz ümit
tomurcuklarının eşkinleri, dayanıksız olduğu için, hafif rüzgârda bile
kırılıyor. Oysa bu eşkinler bir zamanlar çelikten daha dayanıklıydı. Demek ki
bunları uzun süre susuz bıraktık, kurudu, pörsüdü, boyun büktüler, diriliklerini
kaybettiler. Bunları tekrar yeşertmek bizim azim ve kararlılığımızla mümkün
olabilir. Onları sulama vakti gelmedi mi?
Milletçe dünden haz ve hız alıp yarınlara koşma azmini ve
kararlılığını içimizde bulabilirsek nostaljiler hakikat aynasında boy
göstermeye, boynu bükük güllerimiz istikbal vazosunda yeşermeye başlayacaktır.
Siz yeter ki uygun toprak, uygun vazo ve yeterli su bulun ve onlara gözünüz
gibi bakın. Her şey bugüne nazaran daha da güzelleşecek ve hayat anlamını
bulacaktır. Bu arzuyu yaşayacak ve yaşatacak gönüllere bugün ne çok ihtiyacımız
vardır.