VESİKAMDIR NİSAN YAĞMURLARINDA DİNMEYEN MÜEBBETİM
Şimdi sensiz nefes aldığım tüm tik-takları ömrümden siliyorum.
Tecrit ettiğim bir cehennemle alevlerde yanarken, niye soluk alayım ki?
Eşgali belli intiharlarımda öldüğüm öznelerine mıhladım, gözlerini de.
Artık başak kokulu delikanlılar var, ömür haneme yazılmaya çalışan.
Yakup sabrıyla hüzünler giyindiğimi de kimse bilmiyor, yaralarıma.
Tozlu çekmecelerde aklanan güllere vurgun bir hikaye sakladım, nasılsa.
Artık onurumla savrulduğum güz sancılarında alnından öptüğüm bir ayrılığım var.
Aşk hakkedenin olmalı, iki satırlık düş kokulu heveslere satamam ki.
Boşver! Ayrılığın inadına gittiğinde yok saymaya başladım, ben zamanı.
Nasılsa dudaklarımdaki mimozalar “seni seviyorum” diyebilecek kadar cesur hâlâ
Yitirdiğim nefeslerinde alışmadım mı günâhlı mevsimler solumayı?
Vesikamdır nisan yağmurlarında kirpiklerimde dinmeyen bir müebbet.
Sustum, derin acılarım varsın lâl zemherilerde unutulmuş küskünlüklere sarılsın.
Sahte kimliklerle ortalarda dolaşan siyah coğrafyalı bir Azrail dostum artık.
Aşka yetecek kokusu yoksa, karanlığın gözlerinde saklıdır yetim papatyalar.
Cam kırığında, artık ezberimde kalmış gülüşlerinde, sızılarda kanıyor.
Hep büyütür vedalar, oysa unutmak ömre tökezlenen ayaklar bıraksa da.
Boynumun izi kalırken ayrılığın öldüren ipinde, sensiz soluksuzum.
Belki az sonra bir kefen giyecek yine, tüm ışıklarım lacivert pusunda.
Sokaklarında kahrolduğum tüm suskun şehirlerinde bir kadın yanacak yine.
Ömrünce üzerine bir sessizlik serip saçı ağarmış hayallerle bekleyecek seni.
Hadi yalan olsun bu sevdanında adı da bir eylüle sancılı çıkmazlarda,
Sana söyleyemediğim düşlerimde, sevişmemiş miydim zaten seninle?
Şimdi artık hangi rihter ölçer, ayrılığımızın bu yangınlı sarsıntılarını?
Avuçlarımda sevgi kırıntıları, yüreğimde hayat kırıklıkları aşk bu mu?
Kaç sızıya dayanır ki kelebekler üç günlük nefeslerinde?
Yalın ayak bir sevdada iki yol arası bocalıyorum yürüdükçe.
Nabzıma verilen bir ceza, sen diye atmaya çalışan kalbim.
Pusuda harlayan şiirlerim, yetim bebekler savruluyor mısralarımda.
Kör bir şahit ağlayamaz mı sanırsın aşkına çektiğin mil ağrılarında?
Sicim gibi bir sağanakla bak yağıyor işte vicdanın ötelerde.
Şimdi sensiz nefes aldığım tüm tik-takları ömrümden siliyorum.
Tecrit ettiğim bir cehennemle alevlerde yanarken niye soluk alayım ki?
Güzel sesiyle şiirime ses ve nefes veren Faruk Civelek Bey'e çok teşekkür ediyorum.
En derin sevgimle saygımla...
YASEMİN CANAN...
Dünyanın En Büyük Amatör Müzik Topluluğuna Sizde Katılın
(
Vesikamdır Nisan Yağmurlarında Dinmeyen Müebbetim başlıklı yazı
yasemin-cana tarafından
21.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.