BABALAR VE İSKELE
BABALARI
Yine bir babalar günü daha geldi. Televizyon kanallarında alış-verişe tüketime yönelik kampanyalar, söyleşiler, röportajlar… Sözüm meclisten dışarı 365 gün hatırlanmayan babalara bir sevgi, bir muhabbet… Bu yıl babalar günü ramazana denk geldi. Mübarek olsun.
Yıl boyu annelerini, babalarını arayıp sormayanlar bile babalarını bir buket çiçekle bir kutu tatlıyla hatırlayacaklardır. Huzurevlerine bıraktıkları babaları için söylemlerine yürekten inanmasalar bile “Orada yaşıtlarıyla daha mutlu babam…” diyerek içlerini serinletmeye çalışacaklardır. Ya da sevgili babalarını telefonla arayacaklardır ve işlerinin yoğunluğundan dem vurarak bu yıl maalesef gelemeyeceklerini belirteceklerdir. Sanki geçen yıl çok gelmişler gibi… Sözüm kendi istekleriyle huzurevlerini tercih edenlere değil elbette… Bazen şartlar öyle gerektirebilir, herkes için bu çözüm daha uygun olabilir. Ancak ebeveynlerini hiç arayıp sormazlarsa bu çok acı bir durumdur. Huzurevlerindeki yöneticilerinin programlar hazırlamaları takdir edilecek güzel bir çabadır. Bu özel günde sanatçılar çiçeklerle babaları ziyaret edeceklerdir. Onların Babalar Gününü kutlayacaklardır. Evlatla kutlanmayan babalar gününün ne anlamı varsa artık…
Madalyonun bir de diğer yüzü var. Yıl boyu hatta ömür boyu evlatlarını arayıp sormayanlar da bu günden nasiplenmeye çalışacaklardır. Çocuklarını doğum günlerinde bile aramayan, bayramlarda bir çift çorap almayan, nafaka vermemek için her türlü cambazlığı yapan, kazançlarını çocuklarından esirgeyip el âleme yediren iskele babaları da bugünde hatırlanmadıklarından dolayı efkârlanarak dert yanacaklardır.
Yemek azsa aç olduğu halde “Ben tokum. Dışarıda bir şeyler yemiştim.” diyenler… Çocuklarının yaş pastayı iştahla yediğini görüp “Ben yaş pasta sevmem.” diyerek hakkından vazgeçenler… Bayramlarda çocuklarını sevindirmek için onlara bayramlık alıp kendisi altı delik ayakkabısına kundura tamircisinde yarım pençe yaptıranlar… Yürüme engelli çocuğunu sırtında taşıyanlar… İnşaatlarda zor koşullarda çalışanlar… Yazın sıcak günlerinde ateş karşısında ter için kalan fırıncılar… İş bulamadığında pazarda limon satarak evine helal ekmek götürenler… Çocuğu üniversiteyi kazandığında “Ceketimi satarım, seni okuturum.” diyen babalar var mesela…
Bizim işimiz ne hayırsız evlatlarla ne de hayırsız babalarla… Onları oldukları yerde bırakıyorum. Babalığın hakkını verenlere helal olsun. Adam gibi adam olan, çocukları için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan babalara sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum. Babalar gününüz kutlu olsun.