Monolog -Az Gol biraz Bol Az da Yol da açılan Kol ile yapılan- Röportaj- . İnsanın Gönül Derinliğine İnmeye
-Güldürmeye Bildirmeye Su Vermeye- Çalışan
Şiir-
-Evet, sevgili okurlarımız gönül
penceremizi açarak, şiirden esen esintilerle gülüşüyle öpüşüyle gönlümüzü hoş
etmek gülümsetmek için karşınızdayız. Yanımda her zaman ki gibi görünürken
kuyunun dibi gönüllerin galibi şiir diyen Sayın Gülveren şairimiz var. Sayın
Gülveren az da güldüren şiirle sevdiren, öncelikle hoş geldiniz.
Şiirlerimizde/şiirlerinizde zaman, rüya, masal, musiki dalında bestelenmesi
için gönlü hoş eden sözlere geniş yer veriyorsunuz. Aşk olsun, ölüm, vefasızlık
hasret gibi temalar, semalar, havalar, dualar üzerinde şiirler yoğunlaşıyor.
Şiirlerimizde sizde bilirsiniz elbette ki haddinizi şiirlerinizi, derin bir
hüzün hatta yazdığınız güzün, yol düzün, zaman teması, geç kalmışlık,
varamamak, gibi temalarla sözlerle okurların bilinçaltına ve insan ruhuna inen
duyarlılık içinde yazıldığı görülür ve bilinir. İnsanın gönül derinliğine
yönelen bu yazım kazım anlatım varım şekliyle, sırlarla örülü dünyasını keşif
etmeye yönelik yarı rüya olsa da şairin uyumadan yazdığı, yarı gerçek olmayan
tam bir gerçeği dünyayı araması kurması içindeki güzelliklerini görmeleri için
mi yazılıyor? Şaire ilham gelmediği
zaman, -diyor mudur aman halim yaman gelecekse gelsin ilham yoksa yazamam
endişesi- acaba roman ve hikâyelerimde denme yazılarımda anlatıyorum diyerek
nesir dili ile şiir dilini birleştiriyorum diyor musunuz?
-Öncelikle ve okuyucularıma selam
verirken hoş buldum gönül dergâhınıza saygıyla oturdum. Diyorum Sayın Mehmet
Bey. Şiirde ahenge önem vermek elbette ki önemlidir, bakmalıdır görmelidir,
azda gülümsenmelidir bunlar yoksa mürekkebi dökmemelidir. Şiir önce gönülle
kelimelerle güzel şekiller kurarak hece ve sözleri inci gibi dizerek hissederek
az da gözyaşı dökerek yazmaktır. Şiir söylev üslubunun özelliklerini elbette ki
taşır, anlamayanlarsa sırtını kaşır, kitleleri etkileme amacı için kaleme
alınmıştır. Bazı alıntı şiirle cevaplayayım, anlayalım, anlayayım kapalı
kapıları hep birlikte açalım.
“Gün biter, sürü yatar ve sararan
bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.”
“Tarihin dilinden düşmez bu
destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman.”
“Yaşamaz ölümü göze almayan
Zafer, göz yummadan koşar da
gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan
Gözyaşı boşana boşana gider!”
-Gördüğünüz gibi güzel sözlerle,
okurların bilinçaltına ve insan ruhuna inen duyarlılık farkındalık cana
canlılık içinde yazıldığı görülür bu şiirler. Arındırılmış gönül içinde
hissedilen bilinen gözlemlenen güzellik duygusunun oluşturulması şiirle yazmak
ile ortaya çıkar. Şiirde şekil, mısra, kelime seçimindeki titizlik, temizlik, girişkenlik,
şairin titiz çalışması okuması, araştırmasının sonucunda anlamı, akan bir
berrak su gibi sunmasına yol almasına kapıları usulca çalmasına ve fikirlerinde
zamanla olgunlaşmasına zemin hazırlar. Bende şiir yazamadığım anlarda
nesir yazarak anlatmaya çalışıyorum. Mesela…
Akan derenin kıyısında, ufacık bir
derenin kenarında, aksi suda yansıyan beni görmeyen bir güzel vardı.
Kollarımı uzattım uzaktan suya
değercesine saçlarına dokundum bakışı yüreğinde hardı.
Bir kırlangıç gibi uçarak gönlüne
konmak istedim yıldırım hızıyla bu biraz ani olur, sonra korkar belki dedim
karşıda seyir ettim eridim bittim, bir adım öne gidemedim.
Beyaz ellerini suya daldırırken
beyaz, ak süt gibi beyaz göğüsleri elbiseleri pazenleri dirsekleri suya
dalarken gönlüm ortadan heyecanla ikiye ayrıldı, dilim tutuldu.
-Hayat önümüzdeki bir muamma -az orada dur düşün amma, hayatta zor sanma-, gibi duruyorsa da bunu çözmek için gülümseten şiir gerekli, kuyuya düşen varsa da ipi göndermeli yukarıya çekmeli. Şiirle kendimizi bir arada muhabbetle bir araya topladıktan sonra muamma sır neyse gönlümüz olduğunu idrak ederek sevinerek çözmüş olacağız, çözdükçe kendimizi bulacağız hem hayatın hem de şiirin içinde her kelimesinde. İnsanoğlu kendi çoğu zamanda beraber yaşadığı ferdini şiirle gönülden sevmeyle varmayla yazmayla yaşadığı cemiyetle hamiyetle gülümsemeyle idrak eder efendim, şiir şiir değildir gönüldür, yoldur bir pınardır cana candır sanmayın yakandır, bir gölgelik çınarın gölgesidir güneşin kavurucu sıcaklığından serinlediğimiz oh ne güzel yerdir dediğimiz sevindiğimiz.Şair her eserine kalbinin bir parçasını koyarak katarak batırarak yazar. Yazdıkları düş gücüyle olsa da hakikate dikkate yakın şeylerdir. Ben hiçbir şiirim de yazımda yazarken bizzat hakikatin o an yanımda yazdığım şiirle bazen bulunmadığını biliyorum vazgeçmiyorum, ararken bulup hissediyorum birde hoş geldin diyorum, hakikati arayarak hecelere sözlere sorarak buluyorum. Belki de yazdıklarım benden evvel yüzlerce defa yazılan aşk hüzün şiirleriydi. Ben şiirleri öyküleri yazıları okuyarak heceleri sözleri ayırarak harmanlayarak, ilk önce kendi kulaklarımın bilmediklerini duyuyor ve sonrasında kulaklara bilmedikleri şeyleri söylemek için yazmaya gayret ediyorum.
Bazı şeyler gözle görülür gözle hudut çizilir, oysa ben gözden daha hızlı olan düşüncemi aşk diyarında hecelerle gezdirerek, sevindirerek, geh bili bili tabi ki demeyerek seviyorum gönülden, sınırı belli olan göz hududunu aşarak, ötelere yürüyerek beraberce aşmak için beraberce gözü arkamıza alarak gönül gözüyle öne geçmek istiyordum. Edebi eserin her güzel ve etkileyici gönlü okşayıcı bir anlatım dili olmalıdır.
-Çünkü eserin
malzemesi yazar için gönül dildir, sanatçı da bu malzemeyi ustalıkla kullanmalıdır,
cebinde taşımalıdır, her daim bakmalıdır sarmalıdır. Yazar şiirini yazarken
dili, duygu ve hisleriyle düşüncelerini bir potada birleştirerek estetik -mozaik
araya Faik’i karıştırmayarak- bir biçimde okuyucusuna yansıtmak için kullanır.
Bunu yaparken kendini herhangi bir konuyla kendini elbette ki sınırlandırmasını
kaçış yolu aramasını beklemek olmaz. İşte geldik zurnanı zart zurt karşıdaki
misafirlerin limon yerken zurnacının vay haline dediğimiz andaki yandaki
oradaki buradaki son noktaya hale, asıl amaç okuyucuya bir şeyler öğretmekten
ziyade, beraberce bir şeyler öğrenmektir, yazar yazarken araştırırken,
okuyucuda okurken öğrenir.
-Teşekkürler ederim Sayın Gülveren, sizden daha çok şeyler duymak
istiyoruz kısa bir ara verelim, demli çaylarımız dan içtikten sonra devam
edelim.
-Okuyucularımızda buyursunlar demli çayımıza.