NİCE YILLARA ASYAM (kızıma)
Bir hikâye anlatsam sana
“İyi ki doğdun Asya, nice yıllara”
Desem mesela,
Ne sen beni dinleyecek yaştasın
Ne ben becerecek usta;
Ama olsun
Nasılsa avare gezer cümleler
Anlam kaybolur bazen sağanaklarda;
Fırtınalar ayıklandığında gezegenden mesela
İklimler sayıldığında
Yaz, kış, ilk ve son baharı
Bin dökülüp çiçek
Bir gittiğinde bulutlar
Pul pul olur kalp
Ve açar sevginin çiçekleri;
İster tufan olsun göklerden akan yere
İster zelzele titreyen kalabalıklarda;
Değil mi ki sen benim içimde
Kalbimin kilerinde bir cevher oldun
Bir saltanat estirdin geldiğinde;
Değil mi ki kızım seferber oldu içimin tanrıları
Dokundular vakitlerine günün,
“Asyam” yazdı duvarlarıma sökülmüş bütün kalıplarımın;
Ağladım yıkıldığında dünkü sabahlarım
Gece büründüğünde en körüne karanlıkların
Küçük bir ışık güneşim oldu,
Gözlerindeki mavi,
Okyanuslarım;
Umarsız yokluklarıma dokunabiliyorken minik ellerin,
Desen ki, “neden sayılır iklimler bir ömürde baba”
Belki de, ayıklamak içindir içinden kışı kızım;
Belki de zamana doyamadığında insan
Bir bahar daha eklemek ister ömrünün mevsimlerine,
İşte bu yüzden kızım
Beşinci mevsimi oldun dünyamın, doğduğunda;
Belki de bu yüzden hala,” Asya” derim seslenirken
kardeşine;
Bilincin kurduğu vaktin gelmesi gibi mevsimlerin anası
oldu gülüşlerin,
Her bir gülüş ayrı bir tomurcuk,
Her çiçek ayrı bir rengin sırrı oldu, bebek kokulu
zamanlarında;
İşte böyle kokladım seni,
Kocaman kucağım oldu mevsimleri sığdıran,
İşte böyle bir dünyam oldu sihrin dokunduğunda;
Büyüdükçe büyüdü,
Ve kıvrıldı mesafeler içinde
Büyüttükçe sen, seni; büyüttükçe,
Beş mevsime sığmadı dünyan,
Kayboldum belki ben ikliminde bu havaların;
Ama bütün mevsimlerin yağmuru yağdı üstüme kızım
Bebek kokunu getirdi gökler her daim,
Çektim içime;
Ben kokladıkça getirdiğini mevsimin
Seni büyüttü, yüzlerce sabah ve gece
Sen büyüdükçe, dünya küçüldü
Yirmi adım saydığın mesafe bazen küçük bir oda
Göğünde gördüğün milyon yıldız
Sadece bir gece;
Altına serilen Miss Asya kalabalıkta bugün,
Nice yıllara…
İşte böyle kızım,
Tükettikçe zamanı hoyratça kocaman oluyorsun,
Büyüyor kavgaların;
Bir hikâyen oluyor
Yedi başlı ejder gizleniyor kaf dağının ardına
Kusuyorsun, zehirledikçe al almayla cadılar,
Kusuyorsun kirini, bazen yaşanılanın;
Ve bir yıl daha alıyor zaman;
Veriyorsun…
Veriyorum pinokyo burunlu cümlelerimi,
Dokunamıyorum;
Dağılıyor yüreğim bunca mevsimde,
Her bir parçası dağlı kan damlayan uçlarının;
Her mevsim ayrı Asyam
Her ayrılık, bir yarım;
İyi ki doğdun, iyi ki varsın
Seni çok seviyorum…