GÜNEŞ
BULUT VE RÜZGAR
O gün hava çok güzeldi.
Güneş, yörüngesine kurulmuş, gerine gerine dünyaya bakarak, kendi kendine
böbürlenip duruyordu: “Şu otları yeşerten, büyüten benim. Şu çiçekler, ağaçlar,
hepsi benim eserim. Benim enerjim olmasa, onlar da olmazdı. Onlar, özümden
gelen güçle varlar. Hayat benim eserim. Ben varsam var, ben yoksam yoklar.”
Güneşin önünden geçerken, ışıklarından bunu işiten bulut, hemen itiraz etti:
“Hadi canım sen de. Hayat nerden senin eserin oluyormuş. Onlar benim eserim.
Ben yağmurlarımı göndermesem, nasıl yetişeceklerdi? Bilmez misin, su,
hayattır.” Böylece, güneşle bulut, kavgaya tutuştu. Biri ışıklarım, biri
yağmurlarım diyordu. Işıklarım, yağmurlarım. Işıklarım, yağmurlarım. Işıklarım,
yağmurlarım… Bu gürültüyü duyan rüzgar, hemen yetişti ve onlara neden
iddialaştıklarını sordu. Nedenini öğrenince dedi ki: “Hayır, ikiniz de
haksızsınız kardeşlerim. O bitkilerin hepsi canlarını bana borçludur.
Tohumlarını milyonlarca senedir yeryüzüne yayan ve yeni nesillerde yaşamalarını
sağlayan, hayatlarını sonsuza taşıyan benim. Hepsi benim nefesimden var, hepsi
benim eserim.”
Böylece,
kavgaya rüzgar da karıştı. Işıklarım, yağmurlarım, soluğum. Işıklarım,
yağmurlarım, soluğum. Işıklarım, yağmurlarım, soluğum… Rüzgar, bulutu
saçlarından tutup, oradan oraya sürüklüyor, güneş, bir yeri ısıtıp bir yeri
soğutarak rüzgara yönünü şaşırtıyor, bulut, güneşin önüne geçerek dünyadan onu
ayırıyor, güneş, bulutu eritip yağmura dönüştürüyor, rüzgar, güneşi söndürmeye
çalışıyor, beceremeyince, yerden kaldırdığı toz toprakla ışığını kapatıyor, bir
kavga gürültü, bir kıyamettir gidiyordu.
Ve
dünyada, bu güzel havanın, birden fırtınaya dönüşmesini izleyen bilge adam dedi
ki: “İşte böyledir. Benlik davası, kavganın, kaosun nedenidir. Oysa benlik,
kendisinin bile sahibi değilken, hiçbir yaratık, hiçbir benliğin eseri olamaz.
Her var denilen varlık, başka yaratmalara ancak vesiledir. Olan, onun sayesinde
olmaz, onun vasıtasıyla olur. Çünkü, yalnızca olan O’dur. Her şey, sadece
O’ndandır. Bunu bilmeyen, benlik davasında olan, güneş gibi de olsa, bulutun,
rüzgarın, tozun, toprağın oyuncağı olur. Rüzgar onu söndüremese, bulut onu
hapsedemese de, nuru perdelenir. Her “benim” diyene, “benim” diyen binlercedir.
Benlik
davası biterse, fırtına da diner. Hırsın olmadığı yerde, sakinlik, dinginlik,
huzur vardır. Hırsın olduğu yürek, her an bir fırtınaya gebedir.”