Gecenin sık kasnağında eledim
Renkli geleceği
İçime döküldü kara yalnızlıklar
Tel örgülerin arkasında
Hasret giydirdi
üzerime
Çırılçıplak sevdamın
Şefkatli gardiyanı
Alnımdan öpüp
Bir elime gam öbür elime acı verdi
Kader mahkumlarını dinlemekten
Taş duvarların gözleri hala nemliydi
Serçe kuşlarıyla beraber üşüdüm
Demir çerçeveli camların arkasında
Dışımdaki ayaz içime vurdu
Patlamadı neştersiz revirde
Yüreğimin çıbanı
Avludan ipsiz mavi göklere çıkan
Onuru kırık uçurtmamın kuyruğunu
Alçıya aldırdım
Her Çarşamba daha çok ağlardım
Çamaşır suyu kullanmadan yıkadığım suçlarını
Ranzamın demirlerine sererken
Gölgede kurudu hep
Solmadı arkanı dönüp gidişin
Sen benden gidince nem kaldı gülüm
Yoksul sevdamdan başka
Volta attırmayan topuğumdaki dikenin emanet
Birde yüreğime durmadan batan dikenin kaldı
Yıllardır dört duvar arasında tutsak orucum
Kokunu yufka ekmeğe katık ettiğim
İftarım kaldı
Gidişinle infaz ettiğin
Müebbet hasretim kaldı
Birde üşüyen serçenin yüreğine sığınan
Coplanmış umudum kaldı