silopi meydan muharebesinde
anzak kuşları arı burnunda tünemiş
antonakis istanbul bizim demiş
avucunu yalaması için biraz süre verilmiş
sonra üç mum yakılmış
üç gün üç gece vurmuş yurdumun askeri
paçaları tutuşan denize atlamış
göğe bir hilal çizin demiş başkomutan
ama hala bulutlar varmış
eni boyuna ölçülmüş biçilmiş
sonra güneşi ayna bilerek
saçlarını tararmış mavi gözlerinde
lakin sınırlar biraz kaymış
çapraz ateşler içinde gül karası
zikzaklar çizerken aklının köşesinde
dönüp dururmuş akbabalar üstünde
ses alıp ses vermiş
ziller çalmadan önce
gül yarasına parmak basılmış
onun için mavi boncuk
onun için halhal takılırmış ayaklara
oynatmaya ramak kalmış
Kendi adıyla çağlıyorken sular
çöplerini alıp gitmiş kunduzlar
maskeli beşlerin son oyunu değildi elbet
onun için kavgalar sürer ilelebet
takye düşer kel görünür nihayet
korkulukları aşar dirayet
zülbahar ardında gezer hayalet
onun için çıldıran vadisinden sızarlar
ve onun için tescil edilmemiş topraklar
dönüşü olacaksa eğer yadigarlarımıza
bir tutam saç alıp serpmeli bağından
geldikleri gibi gider demişti toprağımdan
zamanı bu zaman harman bu harman
süreceksin elleyeceksin altını üstüne
eksik tespik tanesi olmasın
ayrılmışları savrulmuşları toplayacaksın
yoksa ne diye veryansın ederiz