altında kaldım çöken duvarların
içinde boğuldum büyük suların
hava kabarcıkları dolu
saklanmış duygularım
yalnızlığımı tutamıyorum
yaşamak istiyorum
belki bir gün batımı ile güneş
en kızıl elbisesiyle alay ederken
aşk ağlıyordu
bir karıncanın soluklamasını izlerken
vazgeçti gözyaşlarından bir bulut
sen yokken ben de yok muşum
sen neden yoktun ben hiç bir şey değilken
ve kendimi bulamıyorum
kaç tepe saydım bu şehirde ben
kaç buse aldım esen rüzgarlardan
kaç acımı kanattı bir gamze
ve kaç kez öldüm dantel sevdalara
ve acı mavi doluyordu akşamın her deminde
esen poyrazdır dediler
sırtımı dayadım çınara
bu lodostur ağrıtır çarpar dediler
açıldım denize çıktım karşısına
dalgalar...dalgalar
sahili değil
içimi dövdüler
sessiz akşamı sarhoş eden mehtap
düğün kadar güzeldi Çengelköy'de
gün batımı çığlık çığlık geldi
turuncu bir veda
suya batıyordu tüm şehir
boyanarak kızıla öpüyor alnımı
güneşten sıcak derin mavi
bütün sessizliğiyle önümde
yüzüyorum utançla , ıslakça
bir umut çıkarsın karşıma
günlerdir aradığımı bulmuştum
solgun kaçışlıydı bakışlarım
dilsizlik içinde
bir ceza yemiş bir sükut orucu
bir yalnızlık çemberi biçmiştim
hayallerimi arıyorum şimdi
korkmuyorum bin cesaretim var
geçmiş zaman şarkılarını okuyarak ..