Başlıksız bir hikaye yazamazsınız demişti edebiyat öğretmenim. Her zaman hikayeme başlamadan bir başlık düşünür, bulamazdım ve vazgeçerdim yazmaktan. Bir gün biri gelip tüm yazıp sildiğim satırları tamamlamaya çalıştı. Sayfalarım yırtıldı, silinen kelimelerin birer birer izi kaldı. Yazılan fakat henüz bitmemiş olan hikayeme bir başlık arıyorum hala. Geleceğin gün bembeyaz bir sayfa açmış, seni bekliyor olacağım. Gülüşün aydınlatacak sayfamı , hikayem tamda o zaman başlamış olacak. Her hikayenin bir sonu olması gerektiğini de düşünmüyorum. İnsanlar sonları ikiye ayırıyor nedensiz yere. Sonlar her zaman mutlu veya mutsuz mu olmak zorunda? Ya ona mutlu dediğin zaman mutlu , mutsuz dediğin zamanda mutsuz hissediyorsa hikaye? O zaman her şey değişir. Sen benim başlığı , konusu, karakteri olmayan hikayemin olaylarının orta yerine düştün. O orta yerde betimlediğim sözcüklerin köşesine sıkışıp kaldın, seni buldum.
Buldum bulmasına da , aniden bir imla kılavuzu atıldı önüme, seni yine kaybettim. 'Kaybetmek' fiiliyle bizzat tanıştım senin sayende, teşekkür ederim.
Şairin söylediği gibi 'Sana bir şiirler olmuş sevgilim, yüzün gözün söz içinde…'