Ser de şairlik varsa, hem yazıyor hem de okuyorsanız ne mutlu size. Edebiyat siteleri yaygınlaştıktan sonra herkes şair, yazar, herkes klavye cengaveri. Olsun zararı yok, yeter ki insana tepeden bakmasınlar... Rahmetli Aziz Nesin'in dediği gibi güzel yurdum Türkiye'de ''Her üç kişiden dördü şair.'' yediden yetmişe aşık milletiz vesselam... Hiç bir şey yazıp okuyamayanda ninesinden, dedesinden duyduğu manileri biliyor, okuyor.
Hiç bir şair veya şair adayı şiir yazmaya para kazanmak amacı ile girmez, yazmanın ve okumanın hazzı başka bir duygu ile ölçülmez. Geçmişin yaşamış büyük şairlerinin hayatına bir bakın, hep yokluk, bazı zaman cezaevi, kimi sürüm sürüm sürünmek ile geçmiştir... Lakin şiirleri uzun yıllardır dillerden düşmez, beste olur, ulaşır biz okurlara...
Bir şeyler okuyan, yazan insanlar cahil insana nazaran daha mantıklı, daha bilgili, daha bir sevecen olurlar. Sanırım bunun aksini iddia edecek de yoktur. Varsa istisnaları ufak tefek, kaideyi bozmaz... Şairlik, yazarlık bir meslek midir? Nasıl istiyorsanız öyle düşünebilirsiniz, bence sakıncası yok, ancak şairlik yazarlık, insana, paradan ziyade şahsiyet kazandırır. Bunu kendinize de pay biçerek değerlendirin derim. Yıllardır edebiyat sitelerinde bir şeyler yazıyor, bir şeyler okuyorsunuz, değişik arkadaşlarımızdan, gelişmediniz mi? Gidin bakın bir ilk yazdıklarınıza, bir on sene sonra yazdıklarınıza, göreceksiniz mutlaka gelişmeyi...
Şahsiyet kazandırır, dedik ama, edebiyat sitelerine az da olsa başka başka amaçlar için girenlerde var. Gönül işleri canım anlayın işte, ayrıntı vermiyorum. Lay lay lom edebiyatla hiç ilgisi olmayan, ama dalga geçmeye gelenler. Psikolojisi bozuk olup, edebiyat sitelerini fahri psikolog muayenehanesi niyetine kullananlar, durum böyle... Çirkefleşmedikleri sürece bence sakıncası yok...
İnsan yazmanın ve okumanın hazzına çok küçük yaşlarda ya annesinden babasından görerek ya da, birisinin onu fişeklemesiyle başlıyor, başladı mı da bir daha bırakamıyor. Nasıl ki bir sigara veya içki tiryakisi onları kolay kolay bırakamıyorsa, okuma ve yazma tiryakiliği de kolay kolay bırakılmıyor...
Büyük Türk Şairi, Nazım Hikmet ömrünün bir bölümünü cezaevinde geçirmiştir... Namık Kemal de sürgüne gönderilen şairlerimizden birisidir... (1618-1694) Yıllarında yaşayan Niyazi Mısri Saray tarafından Edirne’ye çağrılıp, bazı sözlerinin beğenilmemesi üzerine Rodos’a sürgün edilmiştir. Ziya Gökalp, Jön Türklerden etkilenip sonra da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılmasından sonra “yasak yayınları” okumak ve muhalif derneklere üye olmak nedeniyle 1898’te tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan Ziya Gökalp, 1900 yılında Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. Necip Fazıl da cezaevlerinden nasibini alanlardandır... Dünya Edebiyatının önemli şairlerinden Federico Garcia Lorca faşistlerce kurşuna dizilmiştir... Hakeza Pablo Neruda kendi ülkesinde belli bir süre kaçak yaşamak durumunda kalmış, sonrada yurt dışına çıkmıştır... O kadar çok ki bu liste uzar gider, biz aklımıza ilk gelenleri yazdık.
Son söz olarak bütün yaştakilere, ''Okuyun'' diyorum, okuyun ki bazı embesiller beyninizi iğfal etmeye kalkmasın. Kitapları yakanları da gördü bu ihtiyar dünyamız. “Okuyun, diyor okuyun. Çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.” demiş İranlı şair ve yazar Ali Şeriati... Para onların olsun siz şahsiyetsiz kalmayın yeter ki...