“Oku diye başlayan bir Kitab’a inananlarız” diye söze başlarız ama baştan bir yanlış yaparız. Çünkü cümle bitmemiştir. Sorulursa “Seni yaratan Rabbinin adıyla” diye ekleriz. Oysa cümleyi baştan doğru kurmak gerekmektedir. Yani “Besmele’yle oku” demektir.[1]

Çoğu zaman okuduğumuz “Besmele”nin anlamını da bilmeyiz. Alıştığımız için “Bismillah” deriz. Kur’an’ı okumak işin bir tarafı. Öteki tarafı anlamak. Okuduğumuzu anlamadan yüzyıllardır Kur’an okumaya devam ediyoruz. Sanki aramızda gizli bir anlaşma var: Kur’an’ı anlamamak için. Oysa oku diye başlayan bu Kitap Araplara Arapça olarak inmiştir. Anlasınlar diye… Nitekim bunun mantıksız olacağı Kur’an diliyle: “E-ağcemiyyun ve Arabî”[2] diyerek vurgulanmıştır. Hafızlar, Kuran’ı tecvidle okuyanlar burayı iyi bilirler çünkü tecvid, bir cümleyi en güzel şekilde söylemenin adıdır. Anlamını özellikle yazmıyoruz, merak eden evinde bulunması gereken tercümeden alıp okusun. Merak etmiyorsa zaten okumasına gerek yok.

Kur’an’ın “anlaşılsın, düşünülsün” diye gönderildiği hakkında o kadar çok ayet var ki… Mesela adınız Yusuf ise Yusuf Suresi’nin başına bakın. Sadece bu konudaki ayetlerin yazılması bir makale oluşturur.

Biz Müslümanların Kur’an okuma sorunu yok; anlama sorunu var. Kur’an’ın Arapça olması buna biraz engel ama tek engel değil. Büyüklerimiz, “Anlamak isteyene sivrisinek saz, anlamak istemeyene davul-zurna az.” demişler. Okumak istediniz de tercüme/meal mi bulamadınız?!. Arayınca neler neler buluyoruz. Allah akıl-fikir vermiş ya. Kullanınca…

Kur’an’ı ezbere bilene “hafız” denir. Geçen yıl ‘Kayseri Hafızlar Derneği’ bir yarışma düzenlemişti: “Meal Yarışması” Hafızlar Birliğinden meal yarışması yani Kur’an’ı anlama yarışması… Bunu duyunca çok sevinmiştim. Bu yazının aslını da geçen sene yazmıştım ama yayınlamak nasip olmamıştı. Ancak yetenekli öğrencilerimi yönlendirdim:
”Aman bu yarışmaya katılın.” dedim. Ya ben?! Ben de katılacağım. Bu yarışa katılmalıyız; ‘Kur’an’ın neresinde olduğumuzu anlamak için.’

Dünyayı bilmem ama Türkiye’de en çok okunan ve satılan kitap Kur’an’dır. Buna rağmen, Kur’an’a inananlar takımında beklenen gelişme olmuyorsa, bir yerlerde yanlışlık var demektir. Bu bakımdan Hafızlar Derneği’nin tesbiti, tesbitin ötesinde teşhistir. Bu kelimeyi özellikle kullanıyorum. Kur’an’ın “şifa” olduğunu duymuşsanız, teşhisle ilgisini kurarsınız. Kendilerini tebrik ediyorum. Okuduğumuzu, dinlediğimizi anlamıyoruz; ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor.

Bir başka yanlış da Kur’an’ın ölülere okunması. Rahmetli Akif’in: (ö:1936)

“İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!”[3]

şiirini okumayan imam-hatip, duymayan cemaat yoktur. Ben ise yıllarca “Yasin Yasin’e Karşı” isimli makalemi bir türlü yazamadım. Çünkü sorun Yasin’i okumamakta değil, anlamamaktaydı. Ben de yıllarca Yasin’i okumuş; Yasin’in “Yaşayan dirileri uyarmak için” [4] gönderildiğini kırkından sonra öğrenebilmiştim

Önümüzdeki Kadir Gecesi Kur'an'ın indirilmeye başlandığının yıldönümü olacak.
Kıymeti Kur'an bilgisinden kaynaklanıyor.  O da ellerimizi arasında.
Neyi bekliyoruz?
Araplara Türkçe Kur’an inmesini mi!


[1] Alak, 96/1
[2] Fussilet, 41/ 44
[3] Ersoy, M. Akif, Safahât, İnkılap Yay. İstanbul, 1984; s. 170
[4] Yasin, 36/70




( Araplara Yabancı Dilde Kitap başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 31.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu